Değerli büğüyümüz Şeherli Özşahin ilerlemiş yaşının verdği etkiyle uzun süredir yakalandığı hastalığa yenik düştü...
Işığa yürüdü...
Sevenlerinin ve Göpsenlilerin başı sağolsun!
Avrupa-GYDKD Yön. Kur.
Ne “hoşçakalın” ne de “güle güle” diyebildim, anne...
(Palle annemin anısına, saygılarımla!)
Kiminin “kader” kiminin “alın yazısı”, kiminin de “koşullar” dediği nedenler ayırdı bizi birbirimizden. Ne acımızı paylaşabildik, nede sevincimizi yaşadık birlikte. Ayrılıkların verdiği hüzünle yaşlandık. Özledik, bekledik, gitmek istedik... ama beceremedik “bir arada” olmayı... Hastalandık, acılar çektik, sıkıntılarımız oldu, söyleyemedik, duyuramadık birbirimize ve sevdiklerimize...
Anılarla yaşlandık, tazeledik özlemlerimizi, görmek istedik birbirimizi, ... olmadı. Bekledik yıllarca, “sarılmak, koklaşmak ve doyasıya paylaşmak için sevgimizi” o da olmadı anne... Gelmeyide, gitmeyide beceremedik...
Teknoloji gelişti, insanlar duyurabildi birbirlerine seslerini, gönderdiler görüntülerini sevdiklerine, biz onu da yapamadık, beceremedik... Bilmem kaç yıl önceydi, belki üç, belkide beş... En son telefonda birbirimizi anlamaya çalıştığımız. Bazı şeyler birbirine karışıyordu, pek berrak değildi ama , yinede konuşabiliyorduk, yan yana olmazsakta... anlamaya çalışıyorduk birbirmizi... Sözcükler anlamını bulmazsa bile, sesinin güzelliği yetiyordu anne...
Geçen yıl hissetmişim, beni ve bizleri yalnızlığa terk edeceğini. Son anneler gününde paylaşmak istemiştim seninle duygularımı... Sen okumadın, okuyamadın, ama biliyorum ki, hissettin senin için düşündüklerimi ve yazdıklarımı.
Şöyle demistim: Anımsıyor musun annem, yalnızlığın, yokluğun, sıkıntıların acı verdiği zamanlarda, geceleri yatakta gizli gizli ağlardın. O kara, ufak, tefek çocuk uyanmasın, gözyaşlarını görmesin diye saklardın, her yakalanışında da kötü rüyalara bağlardın ve kaçamak yanıtlar verirdin, o‘nun üzülmesini istemezdin. …. Anımsıyor musun annem,
en son o kara ufak tefek çocukla ne zaman ve nerede karşılaştın… Arada yıllar geçti…. Anımsayabilsekte, unutmuşta olsak birşeyler değişti… Sen değiştin annem, o kara ufak, tefek çocuk değişti annem. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmazsa da, bu son ANNELER GÜNÜ’ünde o ufak tefek çocuğun sesini duymazsanda, anlamazsanda, „o seni hep sevdi ve hep sevecek… Kalbinde yaşatacak“….
„Keşkem“lerle yaşadık, „keşkem“lerle ayrıldık ve yine „keşkem“le anıyoruz birbirimizi… Sen, sıkıntıların ve yoklukların karşısında direnen ve ayakta duran, anne, baba, ağabey, abla, yoldaş ve sırdaş olarak, hep örnek ve yol gösterici oldun. Ayırmadın, kayırmadın birimizi öbürümüzden. Adaletin terazisi gibiydi ellerin ve yüreğin… Sevgini de, sevincinide ekmeğini de eşit paylaştın bizimle… Ama üzüntünü kendine sakladın… Keşke onuda paylaşsaydın, paylaşabilseydin, anne…
Ey benim eşşiz „çınar“ım, onca zaman bizim üzülmemiz için gözyaşlarını bile sakladın, acını, hüznünü ve üzüntünü bile yalnız yaşadın. Şimdi de bunu tekrarlarcasına, bizden çok uzaklarda oynadın aynı oyunu… Hesaplayamadın bizim sevgimizi, yokluğunda yaşayacağımız acıyı… Gece yarısı duyacağımız haberle kahrolacağımızı…. İzin vermedin, sana „hoşçakal“ ya da „güle güle“ dememize...
Ey güzelliklerin, sevginin, dostluğun sembolü anam, hiç olmazsa şimdi „hoşçakal“ ve „güle güle“ anneciğim, diyeyim…
Rahat uyu, nurlar içinde olasın…. Görüşmek üzere….
(03.06.2011 de aramızdan ayrılan Palle annemin anısana…. Saygılarımla!)
İsmail Özşahin / 21.06.2011 Bergisch Gladbach
Anımsıyor musun annem,
hani kara, ufak, tefek bir çocuk vardı,
ön taraftaki küçük odada yatmasına gönlün razı olmazdı,
ve onu alır kalbinin sıcaklığının korumasına koyardın.
Soğuk, karanlık, dondurucu ve uzun kış gecelerince, sevginle ısıttığın yatağında, onu kollarının arasına alır, saçlarının tellerinin üşümesine bile izin vermezdin.
Yoksulluğun ve sıkıntıların doruğa çıktığı günlerde bile, o kara, ufak tefek çocuğu düşünürdün, yemezdin yedirirdin…
Anımsıyormusun annem,
o kara ufak tefek çocuk biraz büyüdüğünde, ona neler anlattığını, bir dert ortağı gibi,
acıları sıkıntıları, ve geçmişte yaşananları, o çocuğu büyük adam gibi karşına alır ve geleceğinin geçmişe benzememesi için öğütler verirdin.
Anımsıyor musun annem, yalnızlığın, yokluğun, sıkıntıların acı verdiği zamanlarda, geceleri yatakta gizli gizli ağlardın. O kara, ufak, tefek çocuk uyanmasın, gözyaşlarını görmesindiye saklardın, her yakalanışında da kötü rüyalara bağlardın ve kaçamak yanıtlar verirdin, o‘ nun üzülmesini istemezdin.
Anımsıyor musun annem,
o, kara, ufak tefek çocuk oniki yaşına geldiğinde uzaklara gidecekti, ve bir ayrılık başlayacaktı. Sabahın köründe kalkmış, otobüs yolunu birlikte beklemiştin, kaşla göz arasında biriktirtiğin tüm paraları o’nun cebine koymuştun ve eğilip kulağına „gideceğin yer yatılı da olsa, oralarda harçlıksız kalıp başkaların eline bakma oğlum“ demiştin.
Aradan yıllar geçtikçe, o kara çocuk artık delikanlı olmuştu, ama senin için hep o, ufak tefek çocuktu ve koruman gerekiyor diye düşünüyor, ona kötülük gelmesin diye çırpınıyordun.
Aradan geçen bunca süre, acımasız yaşam koşulları herkesi biryerlere savurdu, anne ve evlat sevgisi gurbete yenik düştü.
O zamanlar „ANNELER GÜNÜ“ bu kadar bilinçli ve düzenli kutlanmıyordu, zaten seninöyle bir beklentin de yoktu, sevgin ve koruman senin yüceliğinden geliyordu.
Anımsıyor musun annem,
en son o kara ufak tefek çocukla ne zaman ve nerede karşılaştın… Arada yıllar geçti…. Anımsayabilsekte, unutmuşta olsak birşeyler değişti… Sen değiştin annem, o kara ufak, tefek çocuk değişti annem. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmazsa da, bu son ANNELER GÜNÜ’ünde o ufak tefek çocuğunsesini duymazsanda, anlamazsanda, o seni hep sevdi vehep sevecek… Kalbinde yaşatacak….
SENİN VE TÜM ANNELERİN, „ ANNELER GÜNÜ“ KUTLU OLSUN ANNEM!