Tüm icbudak ailesinin basi sagolsun.allah esine ve cocuklarina sabir versin. mekani cenet olsun.
Senol ozsoy 11 Eylül 2010 14:11 | LYON
BASSAGLIGI Koyumuzun degerli genc kardesimiz Senol Icbudak'i En son subat 2010'da koln'deki gecemizde gormustum guler yuzluydu eski anilari azda olsa konusma firsati bulduk. Aramizda ayrilisinin buyuk uzuntusu icerisindeyiz Kendisine Allahtan rahmet diliyor ailesine yakinlarina tum sevenlerine bassagligi dileriz. Mekani cennet olsun. Senol ozsoy
İsmail ÖZŞAHİN 11 Eylül 2010 11:56 | KÖLN
ÖLÜM ADIN KALLEŞ OLSUN! Sevgili kardeşimiz Şenol İÇBUDAK'ın aramızdan ayrılması, hepimize derin bir üzüntü ve acı yaşatmıştır. Yıllardır hastalığa ve ölüme meydan okumuş, onlarla dalga geçmiş ve direnme gücüyle örnek bir duruş göstermiştir. Sevgili kardişimizin ruhunun rahat olmasını diler, tüm yakınlarına, sevenlerine ve dostlarına sabır ve başsağlığı dileriz.. Özşahin Ailesi adına.
garip 09 Eylül 2010 12:13 | moskova
oncelikle ankara s.s.k. hastanede yatmakta olan sayiyirimiz.halil amcaya allahtan sifalar dilerim.ayreten butun yaylacik halkimi'zin ramazan bayraminizi dilerim. nicebayramlar.garip
zeki aydaş 03 Eylül 2010 18:13 | çorum
Değerli yaylacıklı kardeşlerim öncelikle köyünüz için böyle güzel bir site açtığınız için emeği geçen herkesin eline sağlık olsun başarınızın devamını diliyor saygılar sevgiler diliyorum
Niyazi ÖZMERCAN 02 Eylül 2010 12:41 | ANKARA
ŞAİR HALİL KAYMAK AĞIR HASTA ANKARA S.S.K. DIŞ KAPI HASTANESİN DE YATAN BÜYÜK ŞAİRİ ZİYARET ETİM SON DERECE HALSİZ VE BİTKİN OLAN KAYMAK BANA HAKINI HELAL ET BİRDE YURT İÇİ VE YURT DIŞIN DAKİ BÜTÜN YAYLACIKLILARA SELAM SEVGLERİMİ İLET HAKLARINI HELAL ETSİNLER DEDİ. YAYLACIĞIN YETİŞTİTDİĞİ SEVİLEN BÜYÜK ŞAİRİMİZE ALLAHTAN ŞİFA DİLİYOR, BÜYÜK SAYGI DUYDUĞUM ŞAİRİMİZİN HUZURUNDA SAYGI İLE EĞİLİYORUM. HALİL KAYMAK`IN "YAYLACIK" ADLI ŞİİRİNDE BİR BÖLÜM: "HOŞUMA GİDİYOR BAHARI YAZI MADIMAK TOPLUYOR GELİNİ KIZI ÜÇPINARA DOĞRU ÇÖRDÜK BOĞAZI NE GÜZEL YERLERİN VARMIŞ YAYLACIK"... SAYGILARIMLA! NİYAZİ ÖZMERCAN
niyazicicek 21 Ağustos 2010 12:28 | çorum
sayın okurlar bu yazıyı evrenselde okudum umarım sizlerde beğenirsiniz okuduğunuz için teşekürler. A. Cihan Soylu Soy-boy ve oy ırkçılığı üzerine Nazi ırkçılığının, insanlık tarihinde unutulamayacak bir yer tuttuğunu, dünyanın tüm ırkçıları da kabul ederler. Kuşkusuz kendi ırkçı yaklaşımları ve politikalarında ondan bir biçimde yararlanmak içgüdüsüyle! Nazi ırkçılığı ve katliamı elli yıla yakın süre, ve neredeyse tüm dünyada lanetli bir politika, bir kara sayfa olarak nitelenmesine karşın, işçi-emekçi hareketi ve sosyalizmin kazanımlarına karşı sürdürülen burjuva saldırılarının başarı kazanmasına bağlı olarak son otuz yıl içinde çeşitli ülkelerde yeniden boy vermeye başladı. Doğrudan ırkçı ve faşist ideolojiyi sahiplenip bu doğrultuda örgütlenen, kendi ulus ve dinini üstün sayan ve başkalarını aşağılayanlarla birlikte bu politikayı savundukları halde kendilerini demokrat-ilerici-değişimden yana gösterenlerin de bir piyasası oluştu. Irkçılığın, yine uluslararası alanda isim yapmış bir biçimi on yıllar boyunca Güney Afrika Cumhuriyetinde yaşandı. Küçük bir azınlık oluşturan ve fakat ABD gibi ülkelerin himayesinde hakimiyetini sürdüren beyaz azınlık, siyah derililere karşı vahşi bir ayrımcılık politikası uyguladı. 1990lara kadar sürdürülen ırkçı ayrımcılık politikası nüfusun çoğunluğunu oluşturan zencilere oy kullanma hakkı dahi tanımıyordu. 1989daki büyük ayaklanmaya kadar on yıllar boyu süren Apartheit karşıtı mücadeleyle bu politika yenilgiye uğratıldı ve 26 yıl zindanda yattıktan sonra,1991de, Nelson Mandela siyah halkın desteğiyle cumhurbaşkanı oldu. Irkçılık bu ülkede de önemli oranda yenilgiye uğratıldı. Yoksul Afrika ülkesi Ruandada 1994te meydana gelen ve Batılı büyük güçlerin göz yummasıyla büyük bir vahşete dönüşen Tutsi-Hutu çatışmasında, çoğu Tutsi olmak üzere 1 Milyon civarında insan katledildi. Alman, Belçika ve Fransa sömürgeciliği altında yaşamış olan Tutsi ve Hutular hemen hemen aynı dil, kültür, gelenek ve geçmişe sahiptiler. Belçika sömürgeciliği altında başlatılan yapay ırk ayrımcılığı politikası sonraki süreçte güç kazanarak bu kırımın yaşanmasına yol açtı. Hutu milisleri, balta, bıçak, satır, taş ile Tutsileri öldürdüler. Vahşetin şiddeti ve hayvani niteliği, parası olan Tutsileri, kurşun parası vererek, acısız ölümü satın almaya yöneltmişti. Öldürmekten yorulan Hutular, o an öldüremediklerinin aşil tendonlarını kesiyor, dinlendikten sonra katliamlarına devam ediyorlardı. Bu iki kesimden ülke halkı arasındaki vahşi katliam sırasında, ABDnin dayatmasıyla BM askerleri olaylara müdahale etmekten geri tutuldular. Kendi halkı Nazi kırımının hedefi olan ve 1948de, uluslararası gelişmeler sonucu devlet kurma olanağı bulan İsrail, bu geçmişi olmamış gibi, aynı politikayı Arap halkına ve Filistinlilere karşı uygulamaya girişti. ABD-İngiliz emperyalistleri başta olmak üzere Batılı sömürgeci güçlerin desteğinde Arap topraklarını işgal ederek ve işgali genişleterek Siyonizmi güçlendirmeye çalıştı. Bu politikanın ürünü olan yıkım ve yok etme savaşının altmış yıla yakın süredir Dünya uluslarının gözü önünde(!) sürdüğünü bilmeyen yok gibidir. Sömürgeci ırkçılık Afrikada, Latin Amerikada ve Asyada on yıllar boyu sürdürüldü. Cezayir, Angola, Gine Bissao, Mozambik, Vietnam başta olmak üzere, çok sayıda ülkenin halkları işgallere ve sömürgeci-ırkçı politikalara karşı kitlesel mücadeleler ve ayaklanmalarla direndikleri oranda bağımsızlıklarını kazanabildiler. Politikayla dolaylı-dolaysız ilgili olanların değil sadece, politika dışı olduklarını söyleyenlerin de bildikleri bu örnekleri sıralamamızın elbette bir nedeni var: Türkiyede başbakanlık koltuğunda oturan ve AKP adlı partinin de genel başkanı olan T. Erdoğan, Anayasa referandumu tartışmaları çerçevesinde öyle bir söz etti ki, zaten kılıç sırtı olan ayrımcılık politikasının altına resmi devlet mührünü, devlet adına bir kez daha basmış oldu. Burjuva muhalefet partilerinden CHPnin Genel Başkanı K. Kılıçdaroğlunu, sözüm ona köşeye sıkıştırmak üzere, boy ve soy meselesini gündeme getiren Erdoğan, kendi soyunun üstünlüğünü ima ederek, rakibini aşağılamaya girişirken, siyasi geleneğinin bağlandığı ayrımcı, ırkçı-şoven ve inanç istismarcısı politikasını bir kez daha apaçık etti! Başbakan ve AKP Genel Başkanına bu aşağılama hakkı(!)nı veren, ya da onun öyle düşünüp öyle söylemeyi meşru görmesine yol açan K. Kılıçdaroğlunun Dersim/Tunceli-li olmasıydı. Erdoğana göre, kişi Dersimli biriyse, soyu-sopu, kendisinin Öz be öz Türk olan(!) soyu-sopundan daha aşağılarda bir yerdedir; tıpkı Kemalin boyunun kendi boyundan aşağıda olması gibi! Bilindiği üzere, Dersimde Zaza-Kürt ve bir miktar da Türk nüfus yaşamaktadır. Dersimliler Anadolu Aleviliği olarak bilinen mezhep/inanç grubundandırlar. Kılıçdaroğlunun Zaza mı, Türk mü; Alevi mi, Sünni mi, Zerdüsti mi olduğunun, aydınlanmış ve aşiretçiliği, mezhepciliği ve ulusal köken farklılığını her şeyin başına koymayan Dersimliler için belirleyici bir önemi ve rolü yoktur. Ama görüldüğü kadarıyla Erdoğan ve siyasal geleneği açısından bir kişinin hangi milliyetten ve inanç grubundan/mezhepten geldiği, onun soyunun kalitesini ortaya koyacak kadar önem göstermektedir! Bu anlayış, kanıtlamaya bile gerek göstermeyecek açıklıkta ırk-soy ve din-mezhep ayrımcılığıdır. Erdoğan ve genel başkanı olduğu parti Türkiyeyi resmi-devletsel düzeyde yöneten bir konumdadırlar. kendilerini ve politikalarını demokrat göstermekte, Türkiyeyi ileriye; demokrasi ve özgürlüklerin geçerli olduğu bir konuma götürme iddiasıyla herkesten destek istemektedirler. Başbakanın bu açıklaması tüm bunların katalizörü/ ayırt edici maddesi ve ölçeği olarak alınmak durumundadır. İşçilere, köylülere, Kürtlere, gençlere ve kadınlara karşı sermayenin politikalarını uygulamakta olan, bu kesimlerden gelen talep ve hak mücadelelerini şiddetle bastırıp aşağılama ve yok saymayla karşılayan biri(leri)nin, Dersimli K. Kılıçdaroğlunu, soy farkıyla aşağılamaya kalkışması tesadüfi ya da sürçülisan olarak alınamaz. Kürtleri bir ulus olarak yok sayan devlet politikasının, Aleviliği din dışı sayan ve Erdoğan ile partidaşlarının da ısrarla savunageldikleri kafir(!) anlayışının öfke ile dışa vurumudur bu. Öfke zira, yine onun deyişiyle bir hitabet tarzıdır! Öyle bir hitabet tarzı ki, insana, sahip olduğu gerçek görüşlerini söyletir! Bir dönemler, devlet katından bakanlar tarafından açıkça ilan edilen, Türk olmayanların tek görevinin Türke hizmet olduğu ırkçı anlayışı, 2010 ağustosunda, meydan kürsülerinden yeniden haykırılmaya başlanmıştır. Bu, kapitalizmin ırkları, soyları, inançları birbiriyle karıştırmayı da içeren gelişmesine karşın yapılmaktadır. Orta Çağcıl olduğu kadar, kapitalist şovenizmin ve antidemokratizmin de itirafı olmuştur. İşçi ve emekçilerin, ilerici aydınların ve halktan yanayım diyen insanların, burjuva demokrasisinin dahi, ancak emekçilerin mücadelesi sayesinde burjuva demokrasisi olabileceğini unutmamaları gerekir. Halkların birleşik mücadelesi olmaksızın sermaye ve temsilcilerinin ayrımcı politikaları son bulmaz/bulamaz. Kapitalizm zira, eşitliğin ve özgürlüklerin değil; baskı ve ayrımcılığın; sömürü ve rekabetin; insanı insanın kurdu yapmanın; inanç ve ırk ayrımcılığı ve istismarcılığının sistemi ve düzenidir. Sömürülen, ezilen ve ayrımcılığa hedef olanların mücadelesi bu sistemi ve onun politikalarının savunucusu kurum ve oluşumları hedeflemeden, bu ırkçı-şoven ve inanç istismarcısı politikalar son bulmayacak; aksine bugün toplumun en küçük birimlerine kadar sızması devlet eliyle sağlanan ayrımcılıklar zehirleyici etkisini sürdürmeye devam edeceklerdir. Kürsüden Soy önemli soy! diye haykıranlar, Ku Klux Klanın ABDdeki vahşetini elbette biliyorlar. AKP ve hükümetinin Dersim ve Alevi kırımları üzerine söylemi tümüyle sahtedir. Gerçek ise, devlet dininin en bağnaz savunuculuğunu yapmalarında ve şoven güruhların Kürtlere karşı sokak saldırılarını Duyarlı vatandaşın tepkisi(!) olarak teşvik etmelerinde yatıyor. Onları demokrat ilan edip işbirliği yapan ya da yapılmasını önerenler de bu politikalara ortaktırlar!
muslumcevik 19 Ağustos 2010 14:37 | çorum
12 EYLÜLDE KULANACAĞINIZ OYLAR HAYIRLI OLSUN... Değerli Okuyucular hepinizin bildiği gibi bir Arkadaşımız bir tanıdığımız veya bir akrabamız oğlunu kızını evlendirdiği zaman HAYIR lı Olsun denir Yine bir ev bir araba aldıkları zaman HAYIR lı Olsun deriz Yine her hanği bir tanıdığımız iş bulduğu zaman HAYIR lı Olsun denir Hayırlı Günler HayırlıSabahlar Hayırlı Çalışmalar Vs Çoğalta biliriz. Bu günlük yaşantımızda En sık kullandığımız bir kelimedir. Her kim Olursa olsun karşılaştığı zaman bu kelimeyi kullanmadan Edemez. EVET kelimesinin HAYIR kelimesi kadar net karşılığı azdır iki Gencin bir birilerine Evlenme teklif ettiklerinde bir nebze karşılığını bulur. Nikah merasimnde de evet kullanılr fakat Bazen toplum baskısı bazen töre gereği bazen Kehren evet kullanılıyor bu EVET, söylenenin gerçek karşılığı değildir. Acı Hüzün Keder le ilgili sorularda EVET kelimesi daha çok karşılığını buluyor.Ameliyat masasında kalkan birisine sancıların Ağrıların varmı? diye sorulduğunda karşılığını evet olarak net buluyor.veya trafik kazasında depremde afetlerde yaralananlara sorulduğunda acıların sancıların varmı? diye aynı şekilde karşılığını buluyor. Operasiyonlarda ve çatışmalarda yaralananlara bu tarz bir soru sorulsa cevapları EVET olur. bunları bu şekilde çoğalta biliriz. Demek ki hem gerçek yaşamda hem de mecazi anlam da hayırların Evetler den daha önem arz ettiğibir gerçek. 12 Eylülde yapılacak referandumla ilgili Evetçiler ve Hayırcılar 40 derece sıcağa rağmen gece gündüz demeden İl İl dolaşıp toplumu iki kutuplu hale getiriyorlar. Özellikle
de Başbakan Tayip Erdoğan Rakiplerini Provake etmek için her yola baş vuruyor. Başbakanın en son tartışması,Benim boyumla bosumla uğraşıyorlar. Ne yapacaksınız benim boyumu. Boyum bir seksen beş alın tepe tepe kullanın... Şimdi bizim Anadoluda bu kelimenin hangi manada kullanıldığını ARGO yu da katarsak manası şudur diyemiyorum.çünkü böyle bir niteleme Ne gerçek bir Başbakana YAKIŞIR NEDE AZ ÇOK AKLI bAŞINDA BİR KİŞİ KENDİSİ İÇİN BÖYLE bir şey söyler. Ama durmuyor Başbakan, Bırakın boyu bosu da siz soydan soptan Bahsedelim diye KÜKRÜYOR.Hitlerci kafatasçı bir edayla Kılıçdaroğlunun Kürt ve Alevi Olmasını Tartışmaya açalım, diyor sonrada dönüp Tunceliyi 1938 de kim bombaladı? diye sorup soruya da cevabı kendisi veriyor.CHP nin Genel Başkanı İsmet İNÖNÜ diyor. Tabii Kılıçdaroğlunun durumu malum evet kardeşim CHP iktidarı bunu yaptı, bu katliyamı Lanetliyorum. ama bu gün Tunceliyi kim Bombalıyor kim dağını taşını yakıyor. kim yıllardır buTunceliyi savaş alanı yaptı. kim sekiz yıldır bütün bölge illerde savaş sürdürüyor? Bu savaşı bu gün sürdürenleri de Lanetliyorum, diyemiyor. Bunu bildiği için Başbakan rahat davranıyor.cumhuriyet tarihi boyunca halka yönelik her türlü devlet zulmü CHP nin ve öteki partilerin sırtına yıkıp kendini tertemiz ilan etmekle de yetinmiyor, kendi devri iktidarında yapılanları da bazen askere, bazen Jandarmaya, bazen Ergenekonculara, bazen de ne olduğu belli olmayan statükoya yıkıp kendini tertemiz ilan ediyor. Başbakan ve AKP amacına varmak için her yolu mübah gören bir tutumla yoluna devam etmekte, yalan iftiranın yanısıra, soy sop sorgulaması adı altında ırkçılık ve mezhepçilik yapmayı da göze almış görünmektedir. Cumhuriyet kurulalı bu kadar ırkçı bu kadar kafatasçı bir iktidar görülmedi Bu korkunun vermiş olduğu bir azgınlıktır. Bu yüzdendirki bugün AKP nin referandumdan zayıf çıkması demek statüko, sistem diye neyi kastediyorlarsa onun da zayıflaması hırpalanması demektir. tersine AKP nin güçlenmesi demek sistemin güçlenmesi, istikrarının artması demektir Ne Kenen evrenin 12 eylül anayasası nede AKP nin şimdiki hazırladığı anayasa her iki side işçi emekçi düşmanı paçavralardır her ikisinin karşılığı boykot olmalı fakat toplum kuşatılmış durumda vede boykotun referandumda karşılığı yok ya EVET diteceğiz AKP nin değirmenine su taşıyacağız yada HAYIR deyip seçim i kazanırsa dahada azgınlaşacak olan AK.P ye dur diyeceğiz saygılarımla M Çevik.
muslumcevik 10 Ağustos 2010 18:33 | çorum
ERHANIN EN MUTLU GÜNÜ Değeli Yaylacıklılar bu sitemizde en çok övgüye değer gördüğüm köylülerimizin dünyanın neresinde olursa olsun köyünü köylüsünü unutmadığını ve yüregi merhamet dolu olduğunu köylüsü ve köyü için her fedakarlığa hazır olduğunu çok defalar yazdım dillendirdim zaman ilerledikçe ne kadar haklı olduğum kanıtlarıyla yapılan işlerle görülüyor. Yardımlaşmak bizim genlerimizde var benim yaşımdakiler daha iyi hatırlıyacaklardır eski yıllarda fakirlere düşkünlere köy köy gezer yardım toplar kendilerine teslim ederlerdi köyümüzde öküzü ineği ölen komşulara köylü O ölen hayvanın etini alarak katkı yaparlardı veyahut bir komşu hastalandı veya öldü o komşunun orağını harmanını yapılacak bütün işleri köylü yapar teslim ederdi şimdi yeni bir şey icaat etmiyoruz çok eski geleneklerimizi devam ettiriyoruz buda bütün çevre köylerce taktirle metanetle konuşuluyor anlatılıyor. Bu tertemiz yüreği merhamet dolu köylülerimze ne kadar teşekür etsek haklarını ödüyemeyiz bu tür insanlarımızın sayısı artsın eksilmesin dileklerimle esas konuya geçmek istiyorum. Yukarıda övgüye değer gördüğüm yaylacıklı sizin gibi sade düzgün köyüne komşusuna saygılı almanya derneğimizin kurucusu ve yönetim kurulu üyesi iş ekmek kaygısı ile memleketini terk ederek hollanda devletinde emek işçisi olarak çalışmaktadır yaşadığı her yerde pozitif duruşuyla insanların sempatisini ve sevgisini kazanmaktadır. Bu övgüye değer gördüğümüz köylümüz almanya derneğimizin bütün çalışmalarına aktif olarak katılmış canla başla çalışmış derneğin verdiği bütün görevleri savsaklamadan yerine getirmiştir. konumu ihtibariyle bütün iş çevreleri ile iyi ilşkileri olan çevresince sevilen bu köylümüz türkiyeli bir iş adamından akümülatörlü bir özürlü aracı alıp derneğimize bağişlamasını rica eder bu türkiyeli iş adamıda bu teklifi kabul ederek özürlü aracının ücretini ödüyerek türkiyedeki derneğimize intikal ettirmiştir.. Almanya ve çorum Derneğimizin yönetim kurullarının ortak kararıyla bu özürlü aracının köylümüz Erhan KARADOĞANA verilmesi kararlaştırılmıştır. Alınan bu karar10 08 2010 günü hem Almanya derneğinin yönetim kurulu üyeleri hem Çorum D,erneğimizin yönetim kurulu üyeleri iş birliği halinde yerel basın gözetiminde köylümüze teslim etmiştir Erhanın sevinci bütün yardım sevenlere işık olsun Umut olsun sevgi olsun, Bu aracı satın alarak erhanı sevindiren iş adamımıza ben köylülerim ve erhanın şahsından binlerce kez teşekür ediyorum.. Köyümüze Yönelik Kurulmuş bu derneklerimizin el birliği içinde daha güzel işler başaracaklarına yürekten inanıyorum başarılarının Daim olmasını candan yürekten diliyorum. saygılarıla M çevik
ferıt sevınç 29 Temmuz 2010 23:18 | fethıye
slm ben haydut olundanım köyünüzünde damadıyım adım ferıt sızı gerçekdende tebrık ederım köyünüz adına çok güzel şeyler yaparsınız sızı hep takıb edıyorum allah gönlünüze göre versın
muslumcevik 26 Temmuz 2010 12:01 | çorum
DAYANIŞMA ÖRNEĞİ. Sevgili yaylacıklılar 25 07 2010 günü köyümüz demirci baba da Dernek köylü iş birliği ile örnek alınması gereken bir dayanışma gerçekleşmiştir. Köylümüz can dostumuz Ali Çiçek Derneğimizle iş birliği yaparak çok Eski yıllarda Adadığı Kurbanlık Adağını Satın alarak Dernek Yönetimine teslim etmiş olup Dernek yönetimimiz bu Jesti en iyi şekilde değerlendirmiş ve bütün köylülerimize davetiye göndererek kayıtsızlıgı en alt seviyeye indirip katılımın yüksek olmasını sağlamılamıştır. derneğimiz mevsim meyvesi ulaşım taşıma davul zurna aşçı temini yaparak 50 adet hediye çekilişi yaparak çok renkli ve heycanlı bir şenlik gerçekleştirmiştir. ayrıca katılımcıları en çok sevindiren köylümüz dernek üyemiz hasan tüzüner in bu şenliğe 1200 tl katkı yaptığı anansu oldu güzel insanların güzel işlere layik olduğubir gerçektir. Diğer hepinizi sevindirecek en güzel haber bizim köylü olmayan 2 kişiden birinin demirci babaya wc yapacağınının sözünü vermesi ve mevcut alanın küçük oldugunu gören ikin ci duyarlı dostumuz alanın genişletilmesi için kepçenin masrafını karşılıyacağının sözünü vermesi bütün köylülerimizi sevindiren haber olarak şenliği noktalamıştır uzak yakın demeyip şenliğimize katılan katkı yapan emek harcıyan büyüğünden küçüğüne şahsım ve Dernek Yönetim kuruluolarak teşekür ediyorum.. DERNEK YÖNETİM KURULU Adına M Çevik ÇORUM..
huseyın 24 Temmuz 2010 16:51 |
25 temuz 2010 tarihinde yapılması düsünülen senlik alt yapı hazırlıkları yapılamadıgı icin askıya alınmıstır. yarın ozel saız alı cıcek ın kurbanıdır tum sıte okuyucuların duyrulur senlık ıle yapılacak yayınların sıteden sılınmesını rıca edıyorum. Yaylacık koyu muhtarı huseyın ozsoy
TANSEL ÖZERDOĞAN 15 Temmuz 2010 17:00 | MARDİN DARGEÇİT
1938 lerde DİYARBAKIRDAN KÜRT HEYETİ DERSİME SEYİT RIZA nın YANINA DERSİME GEİRLER VE DERLERKİ BİZ BİR KÜRT DEVLETİ KURMAK İÇİN AYAKLANACAĞIZ ve SİZDEN DESTSEK BEKLİYORUZ DERLER SEYİT RIZA nın AİLESİ MİSAFİRPERVERLİK YAPARAK HEYETE KOÇ KESERLER FAKAT HEYET YEMEKLERİ YEMEZ VE DERLERKİ BİZ SİZİN KESTİĞİNİZİ VE HAZIRLADIĞINIZI YEMEYİZ ÇÜÇNKÜ SİZ ALEVİSİNİZ DERLER VE SEYİT RIZA DERKİ DAHA SİZ BİZİM KESTİĞİMİZİ YEMİYORSUNUZ BİZ SİZİNLE NASIL BİR OLALIM
zudat 10 Temmuz 2010 19:28 | heilbronn
tatilciler hepinize selamlar saygilar zudat
muslumcevik 09 Temmuz 2010 15:18 | çorum
BIRAVO HALİL BEY, Değerli site takipçileri yaşadıklarımız gördüklerimiz yazılı ve görsel basında çıkan haberler ister istemez düşncelermi sizlerle paylaşmamı gerektiriyor. Tuzu Kuru Takımı el birliği içinde çalışarak her gün yeni bir gündem yaratarak bizleri oyalayıp peşlerine takmayı yazılı ve görsel basının iş birliğiyle başarıyorlar. Yaklaşık 10 gün önce AKP li Belediye Başkanı Halil BAKIRCI 2 ci Eşler güney doğudan alınırsa Devletin Teşfikiyle 30 Yılda terör bitermiş.Buyrun size Okkalı bir gündem, Üzerlerine Kuma gelecek olan kadınlarımızdan ne acıdırki tık yok..Diğer tarafdan Alevi Kürt Ermeni Açılımı söylemiyle 1 Yıl boşuna zaman geçirdik.AKP Hükümeti geri başa dönerek inkar imha yöntemlerine son gaz devam etmektedir. Uzunca bir süre varlıkları İnkar edildi, Kürt diye bir şey yoktur, O dağda gezen Çobanların karda yürürken çıkardıkları KART KURT sesidir denildi, Sonra birileri çıktı tamam Kürt vardır ama Kürtçe yoktur dedi, Daha sonra baktılarki bu insanlar aralarında konuşup anlaşıyorlar, daha başka birileri çıktı Tamam Kürtçede vardır ama esas dil Türkçedir. dedi, Bu sefer Baktılarki adamlar Kürtçe Gazete çıkarıyor, Kaset çıkarıyor, Televizyon kuruyor, birileri çıktı madem öyle bu işi biz organize edelim dedi, velhasıl kimi dağdan inin dedi, Kimi yok inmeyin dedi, Kimi silahı bırakın dedi kimi ister bırakın ister bırakmayın dedi... Kimi Açılım dedi, Kimi milli birlik ve bütünlük dedi, Ama söz konusu yukarıdaki öneriyi hiç kimse akıl etmedi ikinci eşler doğudan alınsın, Lazıyla, Çerkeziyle, Alevisiyle, Sünnisiyle hepimiz kardeşiz diye siyaset yapacaksın, yıllarca Kız aldık kız verdik artık akraba olduk, kimse bizi bölemez diye nutuk atacaksın ve hatta bunlara rağmen yıllarca yok sayacaksın, sonrada çıkıp öneri sunacaksın ikinci eşler doğudan alınsın.. İkinci eş geleneğinin Türkiye nin bir gerçeği olduğunu savunan Rize Belediye Başkanı AKP li Halil Bakırcı, sorunun çözümü için hasımlık yerine hısımlık modelini önererek şöyle demiş.. Zaman zaman ikinci eşler de olmuştur. bu bizim kültürümüzde vardır. Kanunlarımız buna müsait değildir ama maalesef Türkiye de oluyor. İnsan belli bir yaşa gelmiştir, çocuğu olmuyor veya eşi rahatsızdır. Bunu söylemek istemiyorum ama Türkiyede görünen bir gerçek vardır, İnsanlar, evlilik ihtiyaçlarını metres veya benzer şekilde tamamlıyor. Bu tip İnsanların bunlara girmemesi lazım, BU bölgelerden Doğu ve Güneydogu da evlilik ve hısmlıkları artırarak,yaşanan sorunların aza ineceğine ve çözüleceğine İnanıyorum demiş.. Halil beyin anlayışına göre 4 evlilik dinimizce caizdir mademki dünya globalleşiyor, dolayısıyla dördüncü eşlerde Alman, İ ngiliz ya da Fransızlardan alınırsa, zaman içerisinde bu Ülkelerde Türkleşeceğinden, Avrupa Birliği diye de bir sorunnumuz kalmıyacak.. Bu Halil bey Rize belediye sini yönetiyor Partisi AKP de Türkiyeyi... Ayrıca Mehmet İçbudakın sitemizde yazmış olduğu kaygılarını ve gençliğimizle ilgili yorum ve düşüncelerini paylaşıyorum kendisine teşekür ediyorum saygılarımla M Çevik.