Bugüne kadar “arkadaş” sözcüğü üzerinde bu kadar düşünmemiştim.Sanırım, üzerinde durmadan belleğimdeki kavramlarla ya da öteden beri öğrendiğimiz anlamlarıyla yetinmiştim.
Sosyal paylaşım aracışılıyla “arkadaş” (lık) üzerine yaptığımız söyleşinin birinde, bu sözcük bana “evödevi”olarak verilince, anladımki bilgilerim yalnız başına yeterli değil. Belleğimde yedeklenmiş yanlış, yanıltıcı, çelişkili kavramların çokluğu,bilgi kirliğine yol açmış ve gerçek anlamın öne çıkmasını engellemiş (belki de ben onu öyle sitediğim için, bilinçaltı da diyebilirsiniz).
Bu ödevin üzerine (sorumluluğum gereği) önce düşünmeye başladım, kafamda o kadar çok sözcük ve deyim uçuştuki (an, anılar, anlaşılmak, araştırmak, arzu, aşk, ayrılık, anlam, anlamak,acı, abartama, ayıplama, aladatma, arkadan vurmak, barış, birlik, can, cana yakın, candaş, can ciğer olmak, çıkar, dost, dostluk, değer, destek, doğruluk, dosdoğru olmak, dolu dolu yaşamak,düşman, duygu, düşünce, dayanışma, dert ortağı, derman, erk,fedakarlık, güç, güven, gelecek, halden anlayan, hoşgörü, iftira, ilgi, istek, kaya, kadir kıymet bilmek, kusur, kavun altı, karakter, karşılık, kader, liman, liyakat, mal mülk, masumuyet, merak, mücadale, neden,oyun, ortak, ortaklık,önem,parapul, paylaşım, rol, samimi, seven, sevilen, sır, sırdaş, şaka, şaşırtma, tahammül, taş, tevazu, tek yürek, yanılgı, yanlış, yanında olmak, yönlendirmek, zorlamak, zorunda olmak....) bunlar onlardan sadece bir kısmı... Bu sözcüklerin yalnız başına yada birkaçının yanyana gelerek soruya yanıt olamayacağını da anlamış oldum.
Ananın,babanın ve kardeşlerin bile, bireylerin kendi özgür seçimi olmadığını düşünürsek, “arkadaş”bir başka anlam taşıyor. Çünki, bireyin özgür iradesi ile karar verdiği bir olgu...
Kiminin “kavun altı” anlatımıyla (“arkadaş kavun altı değilki, koklayarak karar vereyim”), kiminin de “taş”a ya da “kaya” ya benzetmesiyle (‘arka’ ile ‘daş’ ı birleştirip eski Tür kültürüne uygun bir anlam kazandırmışlar, “arkasını taşa dayamak gibi”) anlatmaya çalıştığı “arkadaş”, tek sözcükle ya da bir tümce ile de anlatılamaz...
Herkesin “arkadaş” ve “arkadaşlık” tan anladığı ve ona yüklediği anlamlar da farklı olabiliyor. Araştırmamda gördümki (ben dahil) herkes, “arkadaş” sözcüğünü çok yönlü ve çok anlamlı kullanıyor...
Yukardaki sözcükleri sıralarken, bu sözcükler, arkadaş kavramı ile birlikte düşünüldüğünde, zaman zaman olumsuz ve negativ sonuçlara da götürebileceğini belirtmek gerekiyor. İşte o zaman “gerçek arkadaş” ile gerçek olmayanın farkını da anlamış oluyoruz. Aslında, arkadaş sözcüğünü o kadar çok ve sıkça kullanıyoruzki, asıl anlamını ve değerini yitiriyor, başka anlamlara ve olumsuzluklara çağrışım yapıyor. (İnsanların güvenlerini çıkarları için kullanan, paylaşılanları ortalığa saçan, dönek, renkten renge giren, çalan, çırpan, namussuz ve şerefsiz, dostluktan nasibini alamayanlara bile,bilerekya da bilmeyerek arakadaş dendiğini biliyoruz)...Burada amacım, bizim için yeri ve değeri olan “arkadaş” ın gerçek anlamını verebilmek (ve bu amaçla ev ödevimden güzel not almak)...
Benim anladığım arkadaş: Bir gemi olarak,zaman zaman uğradığım, yükümü boşaltmama izin veren, dalgaların ve tehlikenin geçmesi için beni koynunda saklayan ve koruyan, açık denizlere açıldığım zaman beni uğurlayan ve geri döneceğim günü sabırsızlıkla bekleyen limansa, ...
Düşünmediklerimi düşündürebilen, tehlike karşısında güvende tutan, yoluma ışık tutan, ermiş, bilge, hatalarımı ezbere okuyabilen, uyaransa, ...
Hakkımda neler düşündüğünü, düşündüğü anda söyleyebilen, benim onun hakkında ne düşündüğümü anında söylememe izin verense, ...
Karanlıkta kaldığımda düşmemem ve yolumu kaybetmemem için elini uzatan, ağladığım zaman omuzunu dayayan (sunan), sevincimi ve acımı paylaşansa,aynısını onun için yapacağımdan kuşkulanmıyorsa, ...
Dertleri ve sorunları karşısında çaresizlikten çıldırdığım, yokluğunda yanımda hissettiğim, sürekli anımsadığım, telefon ettiğimde haber alamamaktan korktuğum, yanlışlarını ve hatalarını bir mantığa uydurmak için kafa yorduğumsa ve onun da aynı şeyleri benim hakkımda düşündüğünü biliyorsam, ...
Gereksinim duyduğunda onu sessizce dinleyebiliyorsam, dinlerken gözlerine bakmaktan korkmuyorsam, onun ne istediğini öğrenmek için çaba harcıyorsam, onun deneyimlerine, duygularına, düşüncelerine, kararlarına, isteklerine, hayallerine saygı gösterbiliyorsam ve farklılığını anlayabiliyorsam, aynısını oda benim için yapıyor ve hissediyorsa, ...
Sırlarına, mutluluğuna, üzüntüsüne, yemeğine ve aşına ortak ediyorsa, benimkilere de ortak olmaya istekliyse (gönülüyse, razıysa), ...
Zorluklar ve tehlikeler karşısında kaçmayan, yalnız ve yüzüstü bırakmayan, sırt çevirmeyen, sırtından bıçaklamayan, güvenebileceğimse, ve bu güveni benden de buluyorsa, ...
Gördüğümde sevdiklerimi ve değer verdiklerimi anımsatıyorsa, bu yüzdende içimi sevinç kaplıyor ve gülümsetiyorsa, konuştuğumda bilgimi ve görgümü artırıyorsa, davranışları ve bilgeliyle yol gösteriyorsa, o da benim için aynı duyguları hissediyorsa, ...
O sessiz kaldığında, benim kalbim onun kalbini dinlemek için sesizleşiyorsa, sözcüklerin yerini düşünceler alıyorsa, tüm istek ve arzular yerini gürültüsüz sevince bırakıyorsa,bu karşılıklıpaylaşılıyor ve hissediliyorsa, ...
Yokluğunda yerini dolduramadığım, sevincimi ve üzüntümü paylaşmak için aklıma ilk gelen,ona giden yol uzakta olsa hemen varılansa, ekmek gibi, su gibi gereksinim duyduğumsa, ...
İşte o, diyebileceğim....O benim. ...Ya da O. ...
“ ARKADAŞ”, arkadaşımdır...
“Arkadaş” ve “dost” sözcüklerinin anlamlarının içiçe girdiği düşüncesindeyim... Bu ayarıntıya fazla girmeden, herkesin en az bir “arkadaş” ı olsun diliyorum...