Yaylacık (Göpsen) Tarihi
Yaylacık Köyü, Çorum İli Ortaköy İlçesi’ ne bagli, DEMİRCİ BABA tepesi ile KEŞLİK tepesi arasına yerleşmiş, kuzeyinde MOLLAHASAN, kuzeydoğusunda KİRAZLIPINAR, YEŞİLYAYLA (Kuduzlar) ve Rüştüköy (Yörükler), doğusunda FINDIKLI, güneyinde KIZILHAMZA, güneybatısında SARISÜLEYMAN ve SOĞUCAK, batısında ise (Büyük) NESİMİ KEŞLİK bulunmaktadır.
Eski adı Göpsen olan köyümüz, yeni ismini 1962 yılında ‚‚devletten’’ aldı. Bu değişiklik 1960 darbesine dayandırıkmaktadır.Ana dilleri KÜRTÇE(Kurmanci) olmasına karşın, Cumhuriyetle birlikte hızlı asimülasiona uğrayarak bugün kendi ana dillerini anlayamaz ve konuşamaz duruma gelmişlerdir.
Yeni kuşak nerde ise hiç KÜRTÇE bilmemektedir. Bunda (asimülasiondan) en büyük payı olanlar ise, köyümüzde görev yapan ’derin devletin görevlendirdiği’ öğretmenlerle birlikte o kurallara hiç tepki vermeyen büyüklerimiz olsa gerek.
Köyde okuma yazma oranı yüzde doksanbeşe yakın olmasına karşın, üniversiteyi bitiren kişi 90 lı yıllara kadar sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır, bu durum son yıllarda değişti ve üniversiteli sayı hızla artmaktadır. Bunun nedeni ekonomik olmakla birlikte son yıllardaki hızlı göç ve YURTDIŞINA çıkma hevesi de etkili olmuştur. Ortaokul ve Lise mezunu sayısı oldukça fazla. Üniversiteyi okuma şansı olanlar ise, aileleri yutiçinde değişik illere göç eden gençlerle birlikte pasarız-yatılı okuma şansını yakalayabilenleri sayabiliriz.
YAYLACIK Çorum’un güneydoğusunda, Çorum - Ortaköy yolu üzerinde, (Çorum’a 37 km, Ortaköy’e 19 km uzaklıktadır).
Göpsen yani YAYLACIK’ın kuruluşu (kesin bilinmemekle birlikte) çok eskilere dayanmaktadır. Kimine göre CELALİ isyanına (1596-1610 yılları arasında), kimine göre de YILDIRIM BEZAYIT katliamlarına.
Göpsen’e ilk gelenlerin kökeninin Erzurum, Mus (Varto), Bingöl, Erzincan ve Tünceli cevresine (Kavi Aşireti’ne) kadar uzandığı söylenmektedir. Varto’da ne kadar kaldıkları bilinmiyor, ama orada bir süre kaldıktan sonra Sivas’a gelmişler. Sivas’tan 50 yıla yakın bir süre kaldıkları ve oranın soğuğuna dayanamadıklarından dolayı yeniden göç etmek zorunda kaldıkları söyleniyor.
Kimilerine göre de, Pir Sultan isyanından sonra, Osmanlı Ordularının Alevilere yaptığı katliamdan kaçtıkları yönündedir.Sivas’tan Tokat ve Amasya üzerinde Çorum’a geldikleri ve önceleri (eskilerin anlattigina göre) Cemilbey ve Balıköy’ün bulunduğu bölgeye yerleştikleri yönündedir.
Daha sonra yine değişik nedenlerle göç etmek zorunda kalmışlar ve şimdiki yerleşim bölgelerine gelmişlerdir.Göpsen Cumhuriyetten önce Sivas Vilayeti, Amasya Sancağına, Cumhuriyetten sonra Çorum’un Mecitözü kazasına bağlı idi, daha sonra Alaca kaza olunca, Alaca’ nın yakın olması nedeniyle Alaca kazasina bağlaniyor. 1959 Yılında Ortaköy’ün kaza olmasıyla, bu kez Göpsen, Ortaköy kazasına bağlanıyor.Ortaköy’ün kaza olmasıyla birlikte Göpsen düzenli yola da kavuşuyor. Yörede ilk okulu olan köydür 1952 Yılında tamamlanan İLKOKUL, diğer komşu köylere de hizmet vermiştir. Köylünün kendi anadillerini unutmasını da sağlamayı başarmıştır. KÖYE ILK YERLEŞENLER:
Şahinler, Mehmetkahlar, Şavo’lar,
Küsürler, Aşkarlar, Cılbaklar ve Hançerler sonradan gelenlerden, (Hançerler’in yerlerinin Kadıderesi’nde olduğu bilinmektedir ).
Tülazlar’ın Maraş’tan geldiği ve Babalar’in ise Erzincan’dan geldikleri bilinmektedir.
Babalar da köye çok geç gelenlerden. Köye en son yerleşenler ise (Uzun) Hüseyin Erol ailesi.
Soyadı yasasından sonra bu sülaleler değişik SOYADLAR alarak bugüne değişik isimlerle gelmişlerdir.
Örneğin:
ŞAHINLER:Şahin, Özşahin, Kaçar, Şahbaz
MEHMETKAHLAR:Erdoğan, Özerdoğan, Dişdoğan, Başdoğan, Akdoğan, Karadoğan ŞAVOLAR:Sari
NADARLAR:Toprakçı, Yücel, Kaya, Cevik, Özmen
AŞKARLAR:Koç, Kocak, Arat, Erat, Bicer, Ünal.
HANÇERLER:Mercan, Özmercan, Sarımercan
KIRIKLAR:Atay, Özsoy,
TÜLAZLAR:İçbudak, Dışbudak vs.
CILBAKLAR:Ardıç, Artuç, Tüzün, Kaymak
BABALAR:Uzuner, Bolat, Uçar oldular.
UZUN HÜSEYIN (Erol):Erol
KÜSÜR’ün soyu kesildi, Göncük Dede’yle yakınlıklarının olduğu söyleniyor.
Yaylacık Köyü`nün Ortaokulu (Eğitim Sisteminde yapılan son değişiklikten sonra Yaylacık Atatürk İlköğretim Okulu olmuştur:1988 yılında 6 derslikli olarak eğitim - öğretime açılmıştır. 1 Müdür vekili, 6 öğretmen 55 öğrenci ile eğitim öğretimini sürdürmektedir.),
Sağlik Ocağı (bir dönem EBE atanmış, daha sonra yapılan o emekler tümüyle çürümeye terk edilmiştir, yani EBE veya HEMŞİRESİ olmayan SAĞLIK OCAĞI),
Cemevi, Çesmeleri ve mezarlık duvarı YURTDIŞINDA ÇALISAN IŞÇILERIN desteğiyle yapılmıştır.
COĞRAFİ YAPISI:
Doğal bitki örtüsü bozkırdır (step). İlkbahar yağışları ile birlikte yeşerirler, sonbaharda kururlar. Bunlara örnek: Papatya, gelincik, deve dikeni, köy göçeren dikeni, çakır dikeni, kangal otu, sığır kuyruğu, yavşan otu, geniş yayılma alanı bulmuştur. Akarsu boylarında ise söğüt ve kavak çeşitlerine rastlanır.Alaca, Sungurlu, Mecitözü ve Ortaköy’ün yüksek kesimlerinde olduğu gibi, YAYLACIK ve çevresinde de meşe, ardıç ve karaçam ağaçlarına rastlanır. İlkbahar ile birlikte çiğdem, yabani sümbül, yabani lale çiçekleri de görülür. Deniz seviyesindeki (1200 m) yüksekliğine bağlı olarak meşe, kızılcık, yabani erik, elma, alıç, yabani gül yaygın olarak görülür.
İklim: Yağış ve Sıcaklık
Karadeniz ikliminden İç Anadolu iklimine geçiş bölgesinde bulunmaktadır. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve kar yağışlıdır. İlin kuzey bölgesinde yer alan Kargı, Osmancık, İskilip, Laçin, Dodurga, Oğuzlar ve Bayat İç Karadeniz geçiş ikliminin etkisinde kalan ilçelerdir. Çorum Merkez İlçe, Sungurlu, Alaca, Boğazkale, Ortaköy, Mecitözü ve Uğurludağ İlçeleri gibi YAYLACIK KÖYÜ `de İç Anadolu step ikliminin özelliklerini gösterir. Temmuz ve Ağustos ayları en sıcak aylardır.
Rüzgâr
Yaz mevsiminde öğleden sonra başlayarak gece saat 22’ ye kadar esen poyraz etkilidir. Bazen ters yel de denen sıcak ve kavurucu rüzgâr eser, bu tarım alanları için zararlıdır. Kışın kuzeyden yıldız rüzgârı, İlkbaharda güneybatıdan lodos rüzgarı eser. Bu rüzgarlar bol yağış ve kimi zaman da dolu yağmasına neden olur. Sonbaharda genellikle sakin bir hava gözlenir. Halk arasında bu aylara sağır aylar adı verilmiştir. Ağustosun sonuna doğru havalar yavaş yavaş serinler ve sonbahar ve arkasında da kış kendisini hissettirir. Son yıllarda iklimin yumuşamasına bağlı olarak eskiden olduğu gibi çok kar yağmamakta, bunun sonucu olarakta yazın su sıkıntısı çekilmektedir.
NOT: Bu YAZININ büyük bir bölümü sevgili Cevher Mercan’ın Ali Naki Toprakçı’ının yardımı ile hazırlamış olduğu yazıdan yararlanılarak ve A. N. Toprakçı’nın da görüşleri yeniden sorularak hazırlanmıştır. Bu yazı hazırlanırken elimden fazla belge ve yazılı kaynak olmadığından, bu aşamada yalnızca bilinen doğrulardan haraketle sonradan geliştirmek amacıyla bu köşeye konulmustur. Değerli dostlarımızın elinde bulundurduğu belgeleri bana ulaştırmaları durumunda gerekli olan değişiklikler anında yapılacaktır.