ya webmaister arkadas su kaseti ara sira degistirsen eyi olur.. tsk.ler kenan
Yönetici Yorumu: hangi kaseti degistirmemizi istiyorsunuz?
bursal 16 Kasım 2010 17:30 | antwerpen
BIRLIK BERABERLIGIN OLDUGU SAVASLARIN OLMADIGI KURSUNLARIN SIKILMADIGI KAN DUKULMEYEN BIR DUNYA KIMSENIN KIMSEYE MUHTAC OLMADIGI BIR DUNYA INSANLARIN MUTLU MESUT YASAMLARI NESE HUZUR BAYRAMLARI KUTLU BIR DUYA UMUDUYLA CUMLEMIZIN BAYRAMI KUTLU OLSUN
hüseyin 14 Kasım 2010 19:24 |
TEŞEKKÜRLER BURHAN HOCA
Uzakta bir köy vardır O köy bizim köyümüdür Gitmesekte görmesekt O köy bizim köyümüzdür
Bu duyguyla 4-5 yıldır periyodik olarak köyümüzde okuyan çocukların sıkıntılarını anlayıp onlara karınca kararınca giyinme kırtasiye gibi malzemeleri onlara ulaştıran emeği geçen herkese ve yıllar önce köyümüzden ayrılan ama yüreği bizimle olan Değerli eğitimci ağabeyimiz BURHAN ERŞAHİN hocaya öğrenci velileri ve öğrenciler adına YAYLACIK KÖYÜ MUHTARLIĞI olarak teşekkür ederiz. İyi ki varsın BURHAN ağabeyimiz. Ellerinize sağlık&
muslumcevik 13 Kasım 2010 16:25 | çorum
BİRLEŞELİM.. Bu sitemizde sermayenin örgütlü olduğunu ulusal ve uluslararası Alanda Aynı yöntem ve taktiklleri uyguladıklarını Dil Din mezhep ayrımı gözetmeden birleştiklerini Azami Sömürüyü elde etmeleri için Hukuk ve yasa tanımaz yöntemleriyle Ar damarları çatlamışcasına gerektiğinde iki yüzlü değil beş yüzlü davrandıklarını somut verilerle çok kez sizlerle paylaşmıştım. Şimdiki ele alacağım kişinin durumundan hareketle ne kadar örgütlü olduklarını ne kadar Acımasız ve nankör olduklarını Hürriyet Gaztesi baş yazarı Oktay EKŞİYE karşı elbirliği düşünce birliği içerisinde Demeçleriyle Yazılarıyla adeta kellesini istediklerini hep beraber gördük. Oktay EKŞİ mesleğinin en verimli en hırçın en bıçkın günlerini ve yıllarını sermayenin çıkar ve menfatleri için düşündü üretti ve yazdı ödünsüz sermaye savunuculuğu yaptı Gençliğini Orta yaşlılığını yaşamının en güzel günlerini Egemenlerin çıkar ve menfaatleri uğruna harcadı. Ne Zamanki Ekmeğini yediği, Gençliğini ve Öğrenimini borçlu olduğu Cumhuriyet değerleri için Karadeniz bölgesinde Doğa mahvediliyor Cennet gibi bölge Ceheneme çevriliyor aldırış eden yok diye serzenişte bulundu Ömrü boyunca ilk defa haklıdan ve gerçekten yana iki satır yazısını hazm edemediler ve ipini çektiler işte bu somut durumdan hareketle burjuvazinin acımasızlığı ve iki yüzlülüğü bu kadar açıktır. Oktay EKŞİNİN isyanı Orman ve çevre Bakanlığınaydı Kümesi tilkiye teslim edip meseleyi çözmüşler diyerek bakanlığı eleştirmek, Çevreye olumsuz etkileri olan faaliyetlere dikati çekmek istiyordu bütün değerlerimiz bir bir elden gidiyor, Bunlar, Anasını da satarlar diye talihsiz yazısına vay senmisin bunu diyen hemen el birliğiyle ver yansın ettiler, görevinden ve Gazeteden el çektirdiler. aynı durum tarkanın başına gelmişti aynı Bakan herkez işini yapsın diye basın önünde küçümsemişti benim maksatım oktay ekşiyi savunmak değil Sermayenin ne kadar acımasız oldoğunu paylaşmaktır. Hepinizin bildiği gibi Osmanlı Döneminde Ülke borç batağına batmış toprağın altındaki ve üstündeki bütün zenginlikler yabancıların eline geçmişti Cumhuriyet kurulmadan önce tüm vatan toprağı Osmanlı Ailesinin mülküydü Osmanlı Devletinin yıkılıp Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte bu topraklar halkın malı yapıldı Osmanlı döneminde Halk Ümmet iken Cumhuriyetle Halk oldular Osmanlıdan bize miras kalan yıkılmış bir ülke ve yüklü bir borç vardı. Anadoluyu saran binlerce kilometrelik demiryolunun bir karışı bile bizim değildi. tüm mağdenleri, doğal kaynakları, trenleri, vapurları, her şeyi yabancılar işletiyordu, kazancınıda onlar alıp götürüyordu. İlkel bir tarım ve sıfıra yakın bir sanayi vardı. teknoluji hiç yoktu duvara çakacak tel çivi bile yoktu okur yazar oranı içler acısı yüzde altı gibi kadınlar insandan sayılmıyordu ve onların okur yazar oranı heptende içler acısıydı yüzde bir bile değildi. Osmanlıda kadınlar varlıktan sayılmıyordu nüfus sayımı yapıldığı zaman sadece erkekler sayılıyor kadınlar sayıma dahil edilmiyordu, adamdan, sayılmıyordu.. Kadını Mustafa SUPHİ ve Yldaşlarının, Çimentosu olduğu Cumhuriyet ve ileri demokırasiye geçiş mücadelesi bir varlık yaptı seçme seçilme hakkı kazandırdı. kadınla Erkeği Eşit vatandaş haline getirdi. Şimdi türban Gösterileriyle Cumhuriyet Değerlerine Düşman bazı Kadınlar O Adamdan sayılmadıkları günlere davetiye çıkarırcasına Ayaklarına kurşun sıkmaktalar. Mustafa SUPHİ ve toldaşlarının çimentosu olduğu Cumhuriyet kurucuları tüm borçları ödedi Mağdenlerimize, Demiryollarımıza, Limanlarımıza, sahip çıktı Vatan Osmanlı Ailesinindi bütün değerleriyle halkın oldu. İleri demokırasi için verilen mücadele 1923 de başlıyan ve günümüze kadar uzanan dönemde dev FABRİKALAR Barajlar elektirik santralleri büyük küçük ne kadar tesis varsa emekçilerin alın teri göz nuru ile kazanıldı. Demokırasi savaşçıları, hak hukuk tesis etmek için canını siper eden Antiemperyalistler, bunca zor şartlarda kazanılmış halka maal olmuş değerleri bir bir satılıyor bütün değerlerimiz bir bir elden gidiyor. bir süre sonra, Osmanlı dönemindeki gibi kendi topraklarımızda yabancıların emrinde köleler haline geleceğiz.Oktay EKŞİ de ülkemizin tüm değerlerinin birer birer satışına isyan ediyordu Ortalığı karıştıran ve onun İstifasına yol açan yazının maksadı aşan O son cümlesi hariç Ana fikre İHTİRAZ EDEN OLABİLİRMİ? Bizim Başıbozukluktan kurtulup güç olmamız bir zorunluluktur yoksa yarın çocuklarımıza söylüyecek sözümüz kalmaz. Saygılarımla M Çevik
muslumcevik 10 Kasım 2010 16:55 | çorum
İYİKİ VARSINIZ.. Değerli köylülerim aldığım bu yeni haberi sizlerle paylaşmadan edemedim sizler gibi vefalı köylümüz burhan ERŞAHAN her ne kadar uzaklarda yaşasa da köyünü köylüsünü unutmuyor her yıl olduğu gibi bu yılda yine hepimizin sevinmesine vesile olan yardımlaşmanın dayanışmanın en güzel örneğini gösterdi. Eğitim Öğrenim bakımından köyümüzün ilklerinden olan eğitimini O yıllarda başarıyla bitiren Aydın Demokırat görüşlü Köylümüz Burhan Ağbey 16 Öğrencimize giyisi Ayakkabı Kırtasiye Okul gereçleri 4 koli malzeme öğrencilerimize verilmek üzere Köy Muhtarlığımıza İletmiştir. Bu vefalı köylümüze bütün köylülerimiz adına ve şahsım olarak kendisine en içten teşekürlerimi bildirir bu dayanışmanın bütün köylülerimize örnek olmasını candan gönülden dilerim.. Saygılarımla M Çevik
bursal 09 Kasım 2010 20:03 | antwerpen
Degerli arkadaslar saygi deger gopsenliler hepinizi saygi ve sevgiyle selamliyorum buradan siteye cok zamanim olmasada arada bir goz atiyorum gelen E-Mailleri ve yazilan yazilari okuyorum bu konuda katki sunan arkadaslara saygilarimi sunuyorum Danimarkada hasan tuzun fransada senolozsoy turkiyede surekli yazi yazan muslum cevik almanyada sayin baskan ismail ozsahin ve holandada yalcin cevik yazdiklari yazilar ve gosterdikleri duyarliliktan dolayi hepsini kutluyorum dilerimki butun toplumumuz bu duyarliligi gostersin birde iki gencimizde gelen mesajlarida okudum resul aslan ve meral artunc bu genclerimizede tesekur ediyorum keske butun geclerimizde böyle duyarlilik gostersinler bundan sonraki yapilacak islerin ve faliyetlerden genclerimizi gormek isterim birlik beraberlik icersinde dernegimizi daha iyi bir sekilde yasatalimki baska derneklere ornek olmaya devam edelim devam edelim bölusemiyecegimiz hic birsey yok yapilan isler kotu isler degil insanlik adina yaptigimiz yardimlar yapilacak yapilmasi gereken isler yapildi bu yapilanlarda sizlerin degeli katkilarinizla yapildi tekrar herkese saygilarimi sunuyorum iyi aksamlar mutlu yarinlar dilerim
Senol OZSOY 04 Kasım 2010 20:24 | LYON
Gopsenliler (Yaylaciklilar)Yardimlasma ve Dayanisma Kultur Dernegi'ne Sayin Baskan Degerli Yoneticiler,
Bu yil sonuna dogru planladiginiz bolgesel toplantilarin yerinde ve olumlu olacagini dusunuyorum. Hepimizin dilegide bu gibi toplantilarin buyuk cogunlugun katilimiyla saglanmasi. Tum gopsenlilerin dusunceleri ve onerileri sizlere isik tutacak ve calismalarinizda kolaylik saglayacaktir.Onumuze koyacagimiz yeni yol haritasinda tum gopsenlilerin ve dostlarimizin payi olmalidir. Sayin Baskan sevgili yoneticiler dernegimizin bugunlere gelmesinde basta sizlerin buyuk emek ve katkilariniz olmustur.Hic kimse tarafinda unutulmamalidir, tum Gopsenlilerde bilmelidirki sizler fedakarliklarin en buyugunu yaptiniz bundan dolayida sizleri ictenlikle kutluyor tesekkur ediyorum . Dernegimizin merkezi almanya uyelerimizin buyuk cogunluguda almanayada dolayisiyla sunu acikca ifade etmek istiyorum almanyadaki tum gopsenlilerin birlik olmalari dostca kardesce dernegimize sahip cikip degerlerimizi kulturumuzu yasatarak gelecekteki cocuklarimiza guzel bir miras birakmali. Avrupanin cesitli ulkelerdeki gopsenlilerinde dernegimizin catisi altinda birlesmeli ve guce guc katmalilar.Her yil avrupanin degisik ulkelerinde toplantilar etkinlikler yapilabilmelidir bu vesileyle gopsenlilerin her yil degisik bir ulkede bir araya gelerek hasret gidermeli ve bir birlerini daha yakinda tanima firsati bulmalilar.
Degerli arkadaslar sitemizdeki anket sorusundada goruldugu gibi buyuk cogunluk dernegimizin gidisatinda memnun olduklari goruluyor ve avrupadaki gopsenliler arasinda diyalogun gelistirlmesi de istekler arasinda bunlari dikkate alarak yeni yol haritamizin icinde yer almasini saglamaliyiz. Bir diger onemliside 82 Kisinin koyumuze hic bir sey yapilmasin dusunceleri Degerli arkadaslar biliyorsunuzki daha once bir yazimda koyumuze yapilmasi planlanan hizmetlerin gecici olarak askiya alinmasinda yanaydim nedenleride o gunki yazdigim yazida aciklamistim.Ama koyumuze hic bir sey yapilmasin dusuncesine katilmiyorum bu onemli konuyuda dikkate almanizi ve uzerinde durmanizi diliyorum. Dayanisma ve yardimlasma hizmetleri iyliklerin en hayiridir. Koyumuze yapilacak hizmetlerin mutlaka saglikli dusunulmeli Corum dernek yoneticilerimizin,Koy Muhtarlik heyetin ve tum gopsenlilerin bir araya gelerek dusunceleri, onerileri, beklentileri,ve katkilari nedir? nasil olmalidir? ne yapilmalidir ? Sorusuna cevap aranmali. Sevgili gopsenliler basarili ve guzel calismlarin hayata gecmesi hicte zor olmasa gerek yeterki hepimiz birlik olalim kardesce dostca gucumuze guc katalim sevinclerimizi zorluklarimizi iyi ve kotu gunlerimizde yanyana olup dayanisma dusuncesiyle toplumdaki tum kesimlere ornek bir durus sergileyelim .
Hepinize saglikli mutlu guzel bir yasam diliyerek tum gopsenlilerin onerileriyle plan projeleriyle yoneticilerimize destek olmaya davet ediyorum .
Saygilarimla Senol OZSOY Lyon
ferıt 03 Kasım 2010 20:40 | mugla
slm öncelıkle ıyı yayınlar sıtedekı herşeyınız gayet çok güzel amaaaa şu çaldınız kürtce parcalar harıçç saten ne söledını anlamıyorum sadeec anladıgım kurdusdanı dedıgıdır bu kadarmı çok kuisdanı desdeklıyorsunuz saygılarımla başarılarınızın devamını dılerım
MERAL ARTUÇ 31 Ekim 2010 23:22 | ANKARA
sayın ismail özşahin zor durumlarda bile göstermiş oldugunuz güçlü tutumdan dolayı tebrik ediyor ve bu mücadelenizde yalnız olmadığını söylemek istiyorum.birlikten kuvvet doğar artık bir değil birlik olma zamanıdır umarım üyelerimiz tarafından doğru anlaşılırsınız ve daha kuvvetli yolumuza devam ederiz.. hoşçakalın meral artuç
muslumcevik 30 Ekim 2010 14:38 | çorum
LÜTFEN OKUYUNUZ.. Medyanın rolu ve tutumundan başlıyarak hızlı değişen gündemleri birlikte değerlendirelim. 4- c ye ilişkin tekel işçilerinin onurlu mücadelesi yürekli direnişi gericiliğin sömürünün teslim olmuşluğun o kramsar günlerinde işçi sınıfı için övünç kaynağı olmuştu. aylarca karda yağmurda yılmadan mücadele ettiler bizi cesaretlendirdiler bazen onların gücüyle sokaklarda daha dik gezmeye başladık daha yüksek sesle konuştuk bağırdık o zaman işbirlikçiler hiç bir şey olmamış gibi pustular.ama iki ileri bir geri politikalarını iyi uygulayan dışarıdaki gelen emirleri uygulamada ustalaşmış devletliler o gün yenildiklerini hiç unutmadılar bu yenilginin hesabını günü gelince işçilerden sorma hırsından hiç vaz geçmediler ve satılmış iş birlikçi sendikacıların ihanetiyle kalabalığı parçalama ve küçük lokmalar halinde daha kolay yutma kurnazlığına girdiler. Şimdi bir gurup işçi tekrar direnişi sürdürüyor. sadece küçük bir gurup sermayeye kafa tutmanın cesaretiyle sokakta sabahlıyorlar. TEKEL işçileri direnişlerini zor şartlarda duyurmaya çalışıyorlar. direnişin günlüğünü saat saat yayımlıyorlar ve sendikalarına ateş püskürüyorlar. sözde dinlere özgürlük diye tepinen gazetelerden görsel medyadan TEKEL direnişiyle ilgili çıt yok her ne pahasına olursa olsun insanına refah sunmak zorunda olan devletden de çıt yok dur bakalım ne olacak diyenlere cevabı zaman gösterecek. Diğer irdelememiz gereken konu referandumda koparılan yalan yanlış esintiler AKP Hükümeti referandum sürecinde özellikle çatışma halinde olduğu yüksek yarğı kurumlarını ele geçirmek için halkın demokırasi ve değişim beklentilerini kullanmıştı AKP yanlısı medya ve yazarlar AKP nin anayasa paketini demokıratikleşme paketi adı altında halka pazarlamışlardı.yüksek yargının başına getirilen yeni yöneticiler polislere taş atan cocuklara yüzlerce yıl ceza veren ve dosyaları zaman aşımına oğratan yargı mensupları AKP nin istegi üzerne göreve getirildiler. şimdi benzer bir süreç türban konusunda işletilmeye çalışılıyor. AKP nin başı seçimlerden önce yeni demokıratik bir anayasa yapılması çağırılarını samimiyetsizlik olarak değerlendiriyordu. yada tek tek seçim barajının düşürülmesi anadilde eğitim zorunlu din dersinin kaldırılmasını ve inanç özgürlüğü gibi alanlarda düzenleme yapılmasını cidiyetsiz buluyordu. Ama iş türbana gelince hemen meclisteki partileri toplayıp türban yasağını ortadan kaldıracak düzenlemeler yapılması için harekete geçiyor. AKP nin başı bir kaç gün önce istanbulda katıldığı bir toplantıda kadın haklarıyla ilgili yalan dolanla özgürlük ve demokıratikleşmeye dair bol nutuk dinletiyordu. türbanlı kadınları özgürlükçü türbanlı olmayan kadınları demokırasi istemez ilan ediyordu..ve kadınları türbanlı olan olmayanlar olarak karşı karşıya getiriyordu. sorunun özü şudur türban üzerinden yaratılan kamplaşma her iki tarafında işne yarıyor AKP veya CHP arkasında saf tutanlar bir bilinmezliğe doğru yol almaktalar her iki tarafda oy avcılığı yaparak halkı yedeklemek arkasına takmak ABD nin emirlerini ben daha iyi uygularımı oynamaktalar..AKP nin Başı seçim sonuçlarını canlı yayında yorumlarken sermaye kesimine ve bütün işçi düşmanı yardakçılarına teşekür etmeyi ihmal etmiyordu. okyanus ötesinde ki ABD işbirlikçisinde teşekür ederek adeta yenilmezliğini ilan ediyordu. okyanus ötesindeki ABD işbirlikçisi ılımlı İslam modeli projesini adım adım uygulamaya koyarak amerikaya karşı olmayan işbirlikçi bir islam icaat ediyorlar buradaki hükümet de verilen senaryoyu yerine ve zamanına göre uygulamaya koymakta pek istekliler.. bütün bu yazdıklarım medyanın bazı kesimlerince tartışılmaktadır AKP hükümeti gerçek bir laiklik inanç özgürlüğü ve demokıratikleşme savunucusu olamaz hatırlıyacağınız gibi geçen ay Aleviler zorunlu din dersinin kaldırılması için Ankarada iki günlük oturma eylemi yapmıştı AKP nin çalıştayından sorumlu bakanı Faruk Çelik Alevilerin bu talebine sıcak bakmıyoruz demişti sadece buradan bakıldığında bile Alevilerin sorunlarını çözmek için çalıştaylar yapan AKP nin ne kadar iki yüzlü bir tutum içinde olduğu görülmektedir. . Yine ana dilde eğitim için bir haftalık okul boykotu yapan Kürtlere Başbakan ana dilde eğitim olmaz dememişmiydi? bu hakları için mücadele eden kürtleri cocuk istismarcısı ilan etmişmiydi?.Yine Halkın yüzde 70 oyunu almış belediye başkanlarını düşüncelerinden dolayı hapishanelere doldurup yüzlerce yıllık hapis cezaları ile yargılamak kimin icadıydı? AKP ve hükümetini laiklik, inanç, özgürlükçüsü, ve demokıratikleşme, savunucusu olarak görmek yanılgıların en büyügü olur. .neticede hükümet yanlısı bir araştırma şirketi referandumda neden hayır oylarının yüzde kırk iki çıktığını araştırdı benim yukarıda açıkladığım sebspleri teyit etmektedir araştırma şirketinin açıklaması şöyle yüksek öğrenim görmüş deneklerin yüzde 70 şi referandumda hayır demiş sebepleri sorulmuş deneklerin yüzde 57 si AKP nin kendi derin devletini kurmaya çalıştığı kaygısı ve laik cumhuriyetle hesaplaşma kaygısı ön pilana çıkmış Alevi yurttaşlarında yüzde 73 hayır oyu kullandığı tespi edilmiş gerekçeleri de inançlarının yok sayıldığını ve laiklikliğe baş kaldırı olduğunu söylemişler AKP ye yakınlığıyla bilinen bu araştırma şirketinin anketi tayip beyi derin düşünceye sevk etmiş çünkü AKP kendine demokırat karşı görüşleri, karşı düşünceleri, hazm edememekte biz boş lafa değil bütün ülke coğrafyasında gördüklerimize yaşadıklarımıza inanalım. Saygılarımla M Çevik
Resul Arslan 28 Ekim 2010 10:00 | Istanbul
İstanbul Üniversitesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, 12 yaş altı işitme problemi olan, maddi durumu kötü, hiçbir sağlık güvencesi olmayan fakir çocukların tüm tedavi masrafları ve kullandıkları işitme cihazının ücretsiz karşılanacağına dair açıklamada bulunmuştur. İhtiyaç sahipleri bağlantı kurarlarsa geçerlilik koşullarını araştırabilirim... Resul Arslan
MUSLUMCEVİK 23 Ekim 2010 16:22 | çorum
KRİZ VE FIRSATÇILAR.. Uluslararası sermaye ve Ülkemizdeki iş birlikçileri iş birliği halinde çalışarak kuralsızlığı kural olarak dayatarak adeta altın çağını yaşamaktalar yazılı ve Görsel basında takip ettiğimiz kadarıyla Dünyada ve Ülkemizde Dolar Milyarderlerinin kat be kat artığını görmekteyiz. bu zenginliklere ulaşmak için bütün krizlerin yükünü çalışan üreten kesime yıkarak onların yoksullaşmalarına neden oluyorlar. Ekonomik kriz dönemleri işçi ve emekçilerin ekonomik ve sosyal haklarının en fazla saldırıya uğradığı dönemlerdir. Büyük sermaye krizin tüm yükünü işçi ve emekçilerin sırtına yıkabilmek için ücretleri düşürür çalışanların sayısını azaltır, çalışma saatlerini uzatır, kazanılmış sosyal hakları geri almaya çalışır bütün bunların genel sonuçları işsizliğin artması yoksulluğun yaygınlaşması, çalışma ve yaşam koşullarının köytüleşmesidir.ama Üretime ve büyümeye ilişkin rakamlar artmaya devam ederken, özellikle bu alanda çalıştırılan işçi sayısında, çalıştırılan işçilerin ücretlerinde bir artışın görülmediğini de biliyoruz. Üretim alanında ise yeni işçi alımı hemen hemen yok ğibi. patronlar daha az işçiyi, daha uzun süre çalıştırarak, daha doğrusu sömürüyü katmerleştirerek işçileri daha çok çalıştırıp üretimini artırarak ezmekteler. . Özellikle sendikasızlığın egemen olduğu ve sendikal mücadelenin geri olduğu alanlarda 12 saatlik iş günü genel kural olmuştur. tüm bu koşullara rağmen işçilerin emekçilerin önünde mücadele etmekten başka bir yol bulunmuyor. Diğer yandan AKP sözcüleri ve büyük patronlar ve onların uşakları henüz krizin etkileri aşılmadı yalanını yayarak işçi ve emekçilerin bu şartlara boyun eğmesini kayıtsız şartsız dayatıyorlar. işsizlik tehditini düşük ücret dayatmasını fazla çalışmayı işçilere kabül ettirme ye devam ediyorlar. Böylece patronlar işçi ve emekçi hareketini en geri düzeyde tutmayı amaçlamaktadırlar.AKP hükümeti ise politik nedenlerle kriz ve ekonomi üzerine bambaşka şeyler sölemektedir. sermaye ve hükümet işçi ve emekçilerin en aza razı edilmesi konusunda fikir ve eylem birliği içindedir ler böylece büyük sermayenin sınıf çıkarları titizlikle savunulmakta dır. Görülmektedirki sınıf mücadelesinin acımasız kuralları zalimce uygulanmakta dır. bu cenderenin unutulması işçi sınıfına ve emekçi yığınlara daima ağır fatura olarak yansır. İşçi ve emekçilerin, onların örgütleri olan sendikaların, büyük sermayenin bu yalan dolan palavralarına, AKP nin tehditlerine boyun eğmiyecek bir çizgi izlemesi gerektiğinin zorunluluğu ortada dır.DİSK in son araştırmasına göre Eylül ayında 4 kişilik bir aile için açlık sınırının 799 TL yoksulluk sınırının ise 2 bin 906 TL olduğunu göstermektedir.sizinde bildiği gibi asğari ücret brüt 760 TL net 599 TL dir işçi ve emekçiler için bıçağın kemiğe dayanması demektir. Kayıpları telafi etmek yeni haklara kavuşmak çalışma koşullarını biraz olsun düzeltmek, işçi ve emekçilerin kaçınılmaz görevi olmalıdır. büyük sermayenin ve AKP hükümetinin saldırılarına ve dayatmalarına karşı güçlü bir mücadele hatının örülmesi gerektiği ortadadır. Küresel krize karşı küresel mücadele hepimizin hedefi ve amacı olmalı.. Sayğılarımla M Çevik
niyazicicek 21 Ekim 2010 16:29 | çorum
Kürtler, öncesini bir yana bıraksak bile 40 yıl aşkın bir zamandan beri kesintisiz olarak, hakları için mücadele ediyorlar. Bu taleplerini çeşitli eylemlerde, salon toplantılarında, mitinglerde; ulusal ve uluslararası sayısız platformda dile getirdiler, her gün de getiriyorlar; Anadilde eğitim hakkı, bölgesel özerklik, Türk ulusuyla eşit statü, &.diyorlar. Ya da son birkaç gündür Diyarbakır KCK davası vesileyle yeniden gördüğümüz gibi, Kürt siyasetçiler Kürtlerin taleplerini, Kürt sorunun demokratik bir biçimde çözümüne ilişkin taleplerini mahkeme önünde, müebbet hapis cezalarını göze alarak savunuyorlar. Ama bu eylemlerin, bu toplantıların ve mahkemelerdeki sayısız davanın hiç birinde, bir tekinde bile Kürtlerin daha çok maneviyat, daha çok imam hatip, daha çok yatıştırıcı vaaz, daha çok Kuran kursu talep ettikleri görülmedi. Ne var ki, iki yıla yakın bir zamandan beri Kürt açılımıyla, Kürtlerin isteklerini dikkate alacaklarını; Kürt sorununu bu temelde çözeceklerini, bunun için her şeyi göze aldığını iddia eden AKP Hükümetinin şimdi gelip dayandığı çözüm; manevi önlemleri artırarak sorunu çözmektir! Kürt açılımının (böyle bir açılımın kalıp kalmadığı da belirsizdir ya) Koordinatör Bakanı olan İçişleri Bakanı Beşir Atalay; Diyanetişleri Başkanlığının imamların bölgedeki vaazlarının ve öteki etkinliklerin yeniden gözden geçirdiğini ve teröre karşı daha etkin kapsayıcı ve etkileyici vaazlar verileceğini; bölge illerinde imam hatip ve Kuran kursu sayısını artırılacağını söylüyor. Referandum sonrasında ülke gündemini türbana kilitleyerek, türban tartışması arkasında HSKYyı ele geçirdiğini gizlemeye çalışan, öteki oyunlarının üstünü örten AKP, bölgede de dini (maneviyatı), Kürtleri teskin etmeyi, Kürt ailelerin çocuklarını okutma bahanesiyle tarikatların ve AKPnin kucağına itmeyi, sosyal yaşamda dinin etkisini daha da artırmayı amaçlamaktadır. Bundan da AKPnin, Kürt sorununun ulusal hak eşitliği, halkların kardeşleşmesi temelinde değil; din kardeşliği üstünden, Ortaçağ değerlerine dayanarak çözmeyi amaçlamaktadır. Ancak şu da bir gerçek ki; bu Kürt sorununu maneviyatla çözme girişimi yeni değil. 12 Eylül cuntacıları; sonradan Özal Hükümeti; Kürt köylerine Kurandan ayetler atarak, camiyi, şeyhleri seferber ederek halkı devlete başkaldırmanın dinen günah, PKKye yardım etmenin dinden çıkmak olduğuna ikna etmeye çalışmıştır. Kenan Evrenin meydan meydan gezip, Kurandan ayetler okuyarak halkı yatıştırmaya çalıştığını o günleri yaşayan herkes bugün de bunları hatırlamaktadır. Dinin Türk toplumun yapıştırıcı zamkı olduğuna inanan cunta ve ardılları, Türk-İslam sentezini devletin yeni ideolojisi ilan etmişlerdi! Daha sonra dinin Kürtlere karşı bir koz olarak kullanılması görüşü, 1990ların başında Kürtlere karşı düşük yoğunluklu savaş stratejine geçilmesiyle bu Türk-İslam sentezciliği Hizbullahın silahlandırıp PKKye karşı devletin yönlendirmesi ve desteğinde savaşa sokulması olarak biçimlendi. Bölgedeki camiler ve jandarma kışlaları Hizbullahın merkezleri haline getirildi. Bunu da hatırlıyoruz. Şimdi aynı zihniyet; Kürt sorununu Kürtlerin taleplerini karşılayarak değil, dini ve dini etkiyi kullanarak çözme zihniyeti, bugünün koşullarında; vaazların politikleştirilmesi, caminin, imam hatiplerin, Kuran kurslarının bu siyasetin aleti haline, Kürt siyasetine karşı bir mücadele merkezine döndürülerek amaçlarına varmak istemektedir. Referandum sürecinde tarikatları, şeyhleri, bölgedeki burjuvaziyi yakınlaştırarak Kürt siyasi güçleri karşısında yeni bir seçenek yaratmayı amaçlayan hükümet, devlet olanaklarını ve camileri kullanarak (bunlara imam hatipleri ve Kuran kursların ekleyerek) yeniden bir hamleye hazırlanmaktadır. Bu tehlikeli, daha önce denenmiş; sadece sorunu daha çetrefilli hale getirmiş bir yoldur. Ancak bölgede başarılı olmak için gözünü karartmış AKPnin bu yolda ısrar edeceği de anlaşılmaktadır. sevgili okuyucular Evrenselde okuduğum bu yazıyı beğeneceğinizi umarak paylaşıyorum selamlar.. KÖŞE YAZILARI MERCEK Kürt-Türk hak eşitliğini savunma ısrarı niye önemli? A. Cihan Soylu
GÖZLEMEVİ Eyyy sayın İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı! Sözüm sizedir& ÜSTÜN AKMEN
GÖZLEM Umut tacirliği ERKAN AYDOĞANOĞLU
BAŞYAZI AKP gözünü kararttı! İHSAN ÇARALAN
MUSLUMCEVİK 14 Ekim 2010 16:13 | çorum
KORKUTAN TEKEL DİRENİŞİ Bu sitemizde TEKEL işçilerinin yaklaşık üç aylık yılmaz baş eğmez mücadelesinden söz etmiştim TEKEL işçisi, iş güvencesi için, ekmeği için kışın en soğuk günlerinde ankara caddelerinde üç ay kadar direndi iki buçuk ay boyunca Türkiyenin gündemi bu direnişe odaklandı. Direniş sedece TEKEL işçisinin direnişi değildi, Türkiyede yıllardır işini, ekmeğini kaybetmiş yada kaybetme tehditi altındaki milyonlarca emekçininde direnişiydi.Türkiyenin her yerinden emekçiler Ankaraya akın ett,TEKEL işçisinin yanında direnişe katıldı, dünyanın pek çok ülkesinden emekçiler TEKEL işçisiyle dayanışma eylemleri yaptı uzun yıllar sonra ilk kez TEKEL DİRENİŞİYLE BİRLİKTE İŞÇİ SINIFI HALEN VAR OLDUĞUNU GÖSTERDİ. dİRENİŞTE GEÇEN yaklaşık üç aylık mücadele siyasi iktidarın ve sermayenin kabusu olurken emekçiler için umut oldu.TEKEL işçisi direnişi boyunca sadece Ankaranın Soğuğu ve iktidarın tehdidiyle değil sendika Ağalarının engellemeleriylede mücadele etmek zorunda kaldı. ve sendika ağalarının el birliğiyle sergilediği iş birliçik le direnişin kırılmasında en önemli etken oldu. Konfederasyonların başındaki işbirlikçiler TEKEL işçisinin talepleri yerine getirilmezse genel gıreve yada eyleme geçeceklerini vaad ettiler, Tek Gıda İş Sendikası mucadelelerinin tüm Türkiyede süreceği sözünü verdi, ama bu sözlerin vaatlerin hiç biri yerine getirilmedi. Ağustost ayında Tek Gıda İş genel merkezinden yapılan bir açıklamayla Mart Ayındaki ilan edilen eylem proğramının iptal edildiğini duyurdu. zaten myıs ayındaki yapılacak olan genel grev uygulamalarında yaşananlar TEKEL direnişinin yok sayıldığını ve sendikaların TEKEL işçilerini tamamen gözden çıkardığını gösteriyordu. TEKEL işçisinin sendikasından gördüğü bu tavır yakalaşık üç ayı bulan direnişi manşetlerinden düşürmeyen medya baronları direnişin haberleriyle Nabza göre Şerbet dökmeyi ihmal etmedi. Direniş boyunca TEKEL işçisini göklere çıkaranlar artık onlar unutmuştu yaklaşık üç ay boyunca Ölmek var dönmek yok diyen TEKEL işçisi tamamen yanlızlaştı ve işçilerin büyük çoğunluğu çaresizlik içinde 4- c- yi kabül etmek zorunda kaldı.TEKEL işçileri haklarını almak için ikinci TEKEL direnişini başlattılar ve sendikalarının önünde direnişe geçtiler. TEKEL işçisiinin talebi sendikayı harekete geçirmek sendikanın mücadelelerini sahiplenmesini sağlamak ve sendikanın şemsiyesi altında mücadeleyi sürdürmek eğer bu sendika emekçilerin iş ekmek mücadelesini sahiplenmiyecekse, emekçilerle arasına polis gücü koyacaksa ona nasıl sendika denir. emekçileri polis zoruyla sendikadan uzak tutmaya çalışan mücadeleden kaçan sendika Ağaları var oldukça emekçilerin haklarına kavuşması mücadeleyi başarıyla taçlandırması sermayeye geri adım attırması beklenebilirmi?... saygılarımla M Çevik
hangi kaseti degistirmemizi istiyorsunuz?