VERSİYONLAR ve yogun gündemim nedeniyle.yaklaşık .2.haftadır siteden ayrıydım.
ACI HABERİ HENÜZ YENİ OKUDUM. Dünyada annesiz hiç bir varlık yokdur. ve herkesin annesi herkes için ayrı bir duygu ve simge taşır. YALNIZ KÖYÜMÜZDE: sosyal dayanışma . birliktelik. eyi niyet.duygu ve düşünceleriyle. topluma katkı sunan.paylaşan. uçan kuşa dokunmayp karıncaya basmayan.büyüklerimizden.insan olarak insanlıga hayata hizmet sunan. .4. Anne keşvetmişdim. PALLE ( pembe ) teyzemiz bildigim kadarıyla bunların içerisinden yerini almışdır.
DEGİŞİM: annemiz sayılan bu dört bayandan üçü hayata veda etmiş. biri hala aramızdadır. SON DİYECEKLERİM. pempe teyzemizinde aramızdan ayrılması bizleri derinden üzmüşdür. BU VESİLEYLE: tüm aile ve yakınlarına. tüm sevenlerine büyük baş saglıgı diler.acısını paylaşır. ve PEMBE- teyzemizin
YATTIGI YER NUR. RUHU GÜNEŞ MEZARI ÇİÇEK OLSUN. tüzüner ailesi adına Hasan tüzüner
Ismail Özsahin 21 Haziran 2011 09:56 | AVRUPA
Palle Annemizin 03.06.2001 tarihinde aramızdan ayrılması nedeniye, başsağlığı mesajı yayınlayan, telefon eden ve bizzat gelerek başsağlığı dileyen ve ACIMIZI PAYLAŞAN tüm dostlara, sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.. Saygılarımzla! Özşahin Ailesi adına İsmail Özşahin
Yalçın ÇEVİK 15 Haziran 2011 17:17 | Amsterdam
BAŞSAĞLIĞI Dernek ve Yönetim kurulu üyemiz sayın Ali Çiçek'in kayınvalidesi Hatice Çiçek'in sevgili annelerinin 12 Haziran 2011 pazar günü hakka yürüdüğü haberi bizleri derinden üzmüştür. Merhumeye allahtan rahmet başta Mollahasan köyü olmak üzere tüm dost,akraba ve çocuklarına başsağlığı diliyoruz. Merhume 14 Haziranda 2011 de kendi vasiyeti doğrultusunda Hollandanın Arnhem kentinde toprağa verilmiştir.
GYDKD-Avrupa, YKYDKD-Çorum, AYDD-Melbourne, Yaylacık Köyü Muhtarlığı
Muzaffer Bolat 06 Haziran 2011 12:37 | Bünde-Herford Almanya
Köyümüzün degerli fertlerinde PALLE ebemizin hakka yürüdügünü üzüntü icinde ögrendim. Anavatandan binlerce km uzakta olmasi önemli degildi devamli gönlümüzdeydi. Kendisine tanridan rahmet cocuklarina kardeslerine sevenlerine vede tüm Yaylaciklilara bas sagligi diler acilarini yürekten paylasiyorum.
bursal 05 Haziran 2011 22:17 | antwerpen
evet yaylacik kuyu bir emektar cilekes kadinini kaybetmis oncelikle oglu duran sultan seren nin basi sag olsun tum yakin akrabalari sevenlerin basi sag olsunalah rahmet eylesin mekani cenet olsun BURSAL MERCAN VE AILESI
muslumcevik 04 Haziran 2011 18:47 | çorum
BAŞSAĞLIĞI. İş aş kaygısı münasebetiyle ülkesini ve doğduğu toprakları terk etmek zorunda bırakılan, Duran ÖZŞAHİN ve Kardeşleri Sultan Özşahin ve Gülseren Uysal ın Anneleri Palley Teyzemiz in ölüm haberi hepimizi üzüntüye gark etmiştir. Bütün ölüm haberleri muhakak ki İnsanlar da hüzün keder ve de bir burukluk bırakır. Bu teyzemizin ölüm haberi biraz daha Ağır olmuştur. bu sonsuz yolculuğa vatan hasretiyle gitmesi gurbet çeken insanlarda biraz daha farklı etki bırakıyor. bütün hayatın zorluklarını yıllarca omuzunda taşıyan bu sevecen gülen yüzlü Palley teyzeye rahmet çocuklarına akrabalarına vede bütün sevenlerine Baş sağlığı diliyorum... Saygılarımla m Çevik
Senol OZSOY 04 Haziran 2011 13:29 | LYON
BASSAGLIGI Koyumuzun degerli bir buyuk insani kaybetmenin uzuntusundeyiz . 03 Haziran 2011 de Hayata veda eden PALLE teyzemize Allahtan Rahmet diliyor tum yakin ailesine,sevenlerine saglik ve sabirlar diliyopruz. OZSOY AILESI
Senol OZSOY 04 Haziran 2011 13:17 | LYON
Sevgili Site Ziyzretcileri,ve Degerli Dostlar!
Engellilerin Gopsen bulusmasinda buyuk emek ve cabalar gosteren sevgili baskanimiz sayin Ismail OZSAHIN'i kutluyor ve tessekur ediyorum. Ayrica bu bulusmada destek ve yardimlariyla bolesine anlamli birliktelige guc veren almanya ce corumdaki dernek yoneticilerimize tum uyelerimize ve koy muhtarligimiza dostlarimiza ve sevenlerimezede tesekkur ediyorum. Dernegimizin boyle guzel calismalarini gormek mutluluk ve heycan vermekte inaniyorumki cevremize ve toplumdaki tum kesimlerede ornek olmustur.Ayricada birlikteligimiz ve beraberligimiz dahada guclu olmasina vesile olacaktir. Almanya ve corumdaki derneklerimizin, ayrica koy muhtarlimizin daha guzel ve basarili calismalara onculuk yapabilmesi icin tum koylulerimizi ve dostlarimizin yardim ve desteklerine ihtiyac oldugu unutulmasin . Guzel gunlerde bulusmak dilegiyle saygilarimla Senol OZSOY En guzel gunler sizlerin olsun saygilarimla Senol OZSOY
niyazicicek 02 Haziran 2011 10:06 | çorum
sayın site okurları bu tarz yazıları paylaşıyorum umarım iyi olur hepinize selamlar... Arif Nacaroğlu arif1@gantep.edu.tr Türkiye yine eşit olmayan şartlarda yarışmaya çalışan adaylarla adaletsiz bir seçime gidiyor. Bir tarafta yüzde 10 seçim barajını kullanarak büyümüş, aldığı üçte bir oyla parlementonun üçte ikisini ele geçirmiş, iktidarı sırasında bazen rant sağlayarak, bazen sopa göstererek koltuğa yapışmış, sanki 9 yıldır iktidarda değilmiş gibi her yapamadığı için diğer partileri suçlamayı becerebilen, dolar milyarderi sayısını 6 dan 40a, yoksul sayısını 15 milyona çıkarmış, ama halen Mağdur, iktidar partisi. Aynı tarafta, artık Ana muhalefet partisi olması ülke demokrasisinin olmazsa olmazı olarak kabullenilmiş Ana Muhalefet Partisi ve arkasında küçük muhalefet partisi. Diğer tarafta seçim barajını aşamayacakları ilgili medya kuruluşları, Bastir parayı, bakayim falina sistemi ile çalışan anket şirketleri tarafından milletin kafasına enjekte edilmiş irili, ufaklı partiler. Üçüncü tarafta ise iş, ekmek, özgürlük, demokrasi talebi ile sandığa gideceklerin tek seçeneği olan Emek, demokrasi, özgürlük bloğunun bağımsız adayları. 12 Haziran günü sandık başına gidecek olanlardan, işi iyi olanlara, paradan para kazananlara, arsaları imara sokulup servetini beşe katlayanlara, banka hesapları milyon liraya ulaşanlara, savaştan rant sağlayanlara, Suriye de Irak gibi yerle bir olsa da inşaat şirketlerimize iş sahası açılsa diye insan kanı üzerinden kazanç hesabı yapanlara söyleyecek bir şey yok. Onların, istikrarın(?) sürmesinden yana oy kullanması, seçimin, iktidar ve muhalefet yapısını değiştirmeden ama kontrollerinden de çıkmadan sonuçlanmasını istemeleri doğal. Mantıklı ve akıllı olmayan, işsizlerin, yoksulların, işini kaybedecek olanların, pazarlık hakkı bile olmadan verilen her ücrete razı çalışmak zorunda olanların istikrardan (?) yana, yani mevcut durumdan, statükodan yana oy kullanacak olmaları. En azından geçtiğimiz seçimlerin sonuçları, insanlarımızın bir çoğunun sebep sonuç ilişkisini doğru kurmakta zorlandığını, yoğun medya baskısı ve aldatıcı propagandaya aldanarak oylarını durumlarına uymayan şekilde kullandıklarını gösterdi. Yoksulluğun en yoğun yaşandığı doğu, güneydoğu şehirlerinde, yoksulluğun temel nedeni olan iktidar partileri aşiret bağlarını, ağalık gücünü kullanarak görece başarılı oldular. Ancak 12 Hazirandan beklentimiz farklı. Bu seçimde en azından, sayıca az ama çok güçlü birikime sahip, siyaseti sadece halkların özgür ve refah içinde yaşam şartlarına kavuşmaları ülküsü ile yapan, insan hakları için hayatlarını ortaya koymuş, bağımsız adayları meclise güçlü bir şekilde göndermeyi kafasına koymuş geniş halk kesimleri, aydınlar, sanatçılar desteklerini ortaya koyuyorlar. Her bir aday için hedef, seçilme barajını ikiye katlamak olarak belirlenmiş. Meclise, liderinin işaretiyle seçilmiş vekilden iki kat daha güçlü gitmeyi hedefliyorlar. 13 Haziranda ilk gündem barışın sağlanması, yoksulluğun giderilmesi olacaktır. Hemen ardından, şartların eşitlendiği, seçim barajlarının kaldırıldığı yeni partiler ve seçim yasaları ile erken seçim talebi ikinci gündem olmalıdır.
ozdogan nesimi 13 Mayıs 2011 23:16 | antw
MARKSIST LENINIST KOMINIST PARTI SON YAZISINDA ALINMA;;;;;; Türk burjuva devleti, PKK önderliğindeki Kürt ulusal özgürlük hareketine karşı saldırılarını tırmandırıyor. AKP hükümetinin geçtiğimiz yıla damgasını vuran "Kürt açılımı" söylemi etrafında Kürt özgürlük hareketi ve ilerici ve devrimci güçler barış talebini merkeze alan bir mücadele geliştirmişlerdi. AKP hükümeti tüm süreç boyunca bu mücadele kapsamında atılan her adıma tutuklama saldırıları, baskılar ve askeri operasyonlarla yanıt verdi. 14 Nisan 2009'dan bu yana yüzlerce Kürt siyasetçisi gözaltına alındı. Halen de gözaltı ve tutuklama operasyonları sürüyor. Yine "taş atan çocuklar" olarak bilinen hapishanelerdeki yüzlerce Kürt çocuğu tüm mücadelelere rağmen serbest bırakılmış değil. Mart ayından bu yana Türk devletinin askeri operasyonları hız kazandı. Operasyonlarda yalnızca HPG gerillaları değil, Kürt köyleri, yerleşim birimleri de hedef alınıyor. Bahçeler, tarlalar talan ediliyor. Türk ordusuna ait savaş uçakları defalarca kez Güney Kürdistan sınırını geçerek saldırılar düzenledi. ABD ile İran arasındaki tüm çelişkilere rağmen, ABD eliyle Türk sömürgeci faşizmine verilen askeri istihbaratlar çerçevesindeki operasyonlar Türk-İran ortaklığıyla yürütülüyor. Bileklerine kelepçeler vurularak gözaltına alınan Kürt illerinin seçilmiş belediye başkanları ve diğer Kürt siyasetçileri hakkında müebbet hapis istendi. İran devleti ise çok sayıda Kürt özgürlük savaşçısını idam etti. Türk burjuva devletinin saldırılarından, 19 Ekim 2009'da Kandil ve Maxmur'dan yola çıkarak TC sınırlarına ulaşan barış gönüllüleri de payını aldı. İlk olarak barış grubu sözcüsü tutuklandı. Ardından 17 Haziran'da 10 barış gönüllüsü tutuklandı, 3'ü hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Barış grubu üyeleri mahkemede de yaptıkları eylemlerden pişman olmadıklarını ve pişmanlık yasalarından yararlanmak istemediklerini tekrarladılar. Saldırıların tırmanışı ve Türk sömürgeci faşizminin her türlü barış talebi ve girişimine saldırıyla yanıt vermesi sonucunda HPG 1 Haziran'da tek taraflı olarak sürdürdüğü eylemsizliğe son verdi. HPG, bu kararın ardından Türk burjuva devletinin saldırılarını etkili vuruşlarla yanıtlamayı sürdürüyor. TSK'ya son bir ayda 50'ye yakın kayıp verdiren eylemler, Türk sömürgeci faşist devletini ve ordusunu zor durumda bırakıyor. Son olarak Şemdinli'de 250 gerillanın düzenlediği saldırıda TSK'nın 11 askerinin ölmesi, Kürt özgürlük hareketinin askeri kuşatmayla yenilebileceği konusunda burjuva çevrelerde dahi var olan kuşkuları derinleştirdi. Uluslararası politikada sözde İsrail siyonizmi karşısında Filistin'e sahip çıkma iddiasıyla gündeme gelen AKP hükümeti, kendi Filistin'i olan Kürdistan'da İsrail yöntemleriyle, İsrail silahlarıyla, İsrail istihbaratıyla katliamlarını sürdürüyor. Gerçekte İsrail siyonizmi ile Türk sömürgeci faşizminin uyguladıkları politikalar birbirinin aynıdır, tıpkı Filistin ve Kürdistan'ın özgürlüğü mücadelesinin, Ortadoğu'nun en köklü iki sorunu olarak özdeş mücadeleler olması gibi. Kürt halkına yönelik bu saldırı ve kuşatmalara karşı uluslararası dayanışmayı yükseltmek, tüm ilerici, devrimci ve komünist güçlerin bir görevidir. Özgürlük için mücadele eden tüm ezilen halklar, kurtuluşu devrim ve sosyalizmden geçen işçi sınıfı ve emekçiler, Kürt halkının mücadelesini kendi mücadelesi bilmelidir. MLKP, tüm ilerici, devrimci ve komünist güçleri, Türk konsoloslukları önlerinde eylemlerle uluslararası dayanışmayı yükselterek Kürt ulusuna yönelik kuşatmaya karşı durmaya çağırıyor. Kürt ulusuna özgürlük! Kahrolsun faşist diktatörlük! Yaşasın halkların kardeşliği! Yaşasın uluslararası dayanışma
muslumcevik 10 Mayıs 2011 09:04 | çorum
ÜÇ FİDANIN YANINA BİR DE ÇINAR. Devrim ve sosyalizim davasının ve de Denizlerin avukatı olarak bilinen Halit Çelengi kaybettik.Deniz GEZMİŞ, Hüseyin İNAN, Yusuf ASLAN, kendilerini hiç yalnız bırakmayan fikirlerini ve mücadelelerini kararlıca savunan Ağbeylerini yanı başlarına alarak Mücadelelerini ve Yoldaşlıklarını sonsuza dek birleştirdiler. Halit Çelengi Her yıl 6 Mayıs günü denizlerin mezarında hüzünlü göz yaşlarıyla üç fidanın Türkiye devrimci mücadele tarihine katkılarını yiğitliklerini ve baş eğmez dik duruşlarını metnetle anlattığından tanıyoruz. Türkiye hukuk tarihine bu infazlarla bir kara leke bulaştırıldığını bu infazların hiç bir hukukki gerekçesinin bulunmadığını açık kapalı bütün yasaların çiğnendiğini insanlığı, ve hukuku katledenlerden hesap sorulması grektiğini her yıl yinelerdi. Hayat boyu süren bir adalet kavgasıyla, darbe mahkemelerinde, İnfaz törenlerinde, İşkence hücrelerinde ağarmış saçlarıyla, haklının kazanacağına dair inancını yüreğinde taşıyan bir hukuk adamının yüz ağartan yaşamı hepimize örnek olmalı. Düşmanın karşısında gururla, onurla, ama aynı zamanda büyük bir nezaketle durabilmek. en üstün ahlak anlayışıyla en yüksek mücadele anlayışını birleştirmek öğreticidir ve öğretmeye devam edecektir. Karşıyaka mezarlığın da, üç fidanımız vardı yanlarına ulu çınarımızda katılarak ülkemizin ve halkımızın yüreğine büyük onurla gömüldüler. Halit Çelenk Hayatını eşitlik ve özgürlük mücadelesine adamış emekçi halkın hak arama mücadelesinde herzaman en ön safta yer almış hukuksuzluğa, baskıya sömürüye her daim karşı durmuş devrimci yurtsever bir hukuk adamıydı. Halit Çeleng in yaşamı ve mücadelesi sosyalist Devrimci, ve yurtseverlere hukukçulara yol göstermeye, örnek olmaya devam edecek. Özü Sözü bir olan temiz yürekli çınarımız hayatı boyunca yapmacık hiç bir söylemde bulunmadı yüreğinin sesini dinliyerek yaşadı ve bu doğrultuda sapmadı ve bunu ölüm günüyle de, ispatladı hasta yatağında bile dnizlerin ölüm yıl dönümüne az kaldığını salı çarşamba diyerek cuma ya kahvaltı sofrasında bulunamıyacağını ima edrek yüreğinin sesini hisettirmiştir. 90 Yaşında hakka yürüyen hayatını eşitlik ve özgürlük mücadelesine adayan Halit Çelengi saygıyla anıyor ve bütün sevenlerine ve mücadele arkaşlarına baş sağlığı diliyorum.m çevik. Alaattin Bilgi nin başsağlığı mesajı ve şiiri cenaze töreninde okundu şiiri sizinle paylaşıyorum. BADEM TOMURCUKLARI, Takvimler altı mayıs diyor. Bahar üzredir mevsim. Hıdrellez badem tomurcuklarındadır Gecede Hıdır-İlyas buluşacaklardır. Dilekler gül dalına asılacaktır.
ŞİMDİ BİZ, Bu yaşanası bahar gününde ipi yiğitçe göğüsleyen Deniz, Yusuf, Hüseyin kardeşimiz ile en gencimiz Erdal çocuğu bütün SOL bilincimizle kucaklıyor, aynı bilinci paylaşan evlatlarımızı bağrımıza basıyoruz. Halit Ağbeyi sevgili evlatlarımızın yanına gömüyoruz o hepimizin yolunu aydınlatan bir kutup yıldızıydı. Şekibe Ablaya çocuklara tüm yakınlarına başsağlığı diliyorum. Hepimizin başısağolsun.Alaattin BİLGİ Mayıs 2011
Niyazicicek 09 Mayıs 2011 09:25 | çorum
Evrenselde bu yazıyı okudum sizlerinde beğeneceğini umuyorum selamlar. Bunun adı ölüm değil gülüm Yücel Sarpdere Uçuşuyor yapraklar, bir oradan bir buraya& Rüzgar da nasıl oynaşıyor, sırnaşık aşıklar gibi, dokunarak alınlarımıza. Kalleşler hep pusuda bekler, ama oyun tutmuyor. Bugün ölüm günü, ama gökyüzü matem tutmuyor. Bir insan ömrünü nasıl kullanmalı? Para da olabilir bu sorunun yanıtı& Onur da& Bir insan kendini neye adamalı? Zulme de olabilir& İnsanlığa da& Bir sabah vakti uyurken şehirler& Çekildi hücre kapısındaki zincirler& O gece uyanırken sabaha& Hafif bir boşluk& Hafif bir rüzgar ve loşluk& Avluda bir koşuşturmaca& Ortada darağacı ve sehpa& Sanki hapishane avlusunda değil de& Veda vakti yaklaşırken bir kasvetli bir istasyon garında& Ya da dalgaların yanaklarını okşadığı sessiz limanın en ucunda yakılan efkarlı bir cigara& Süzülüyor cigaranın dumanları bir martı sürüsü gibi alacakaranlığın içinden& Sanki az sonra fırlayacaklar Denizlerin Halit abisinin yüreğinin en derinliğinden. Martılar ki, denizlerin sokak çocuklarıdır demişti sevgili Can baba. Ve fırladılar& Denizler ki; Isınsın diye sokaklar& Isınsın diye rüzgara karşı kanat çırpan martılar& İnsanlığın orta yerine kocaman, sönmeyecek ateşler yaktılar. Halit abileri ki; Denizlerin yoldaşı& Denizlerin martısı Sokakların avukatı. Ve seslenecek sehpadakiler& El sallayacaklar limandakiler& Cigaranın dumanı gökyüzünde vedaya hazırlanan son yıldızları yakalayacak& Bu kez baharın içinden savrulan çiçekleri değil, çiçekler isyanları koklayacak. *** Şehrin üstüne dumanlar çökmüş& Anlatmaya bile gerek yok& O kadar zaman geçti ki üzerinden& Ve artık her şey o kadar açık ve net ki& Öldürenler çoktan ölüp gitmişlerdi ölüm kararını verirken beş paralık katil cüppelerinin içinden& Ve o zamandan beri çürümüş bedenlerinin kokusu geliyor çöplükten& Karanlığın içinden bir zebani idam kararını okuyor. Sehpadakiler, demir potalarının alevinin önünde işçiler gibi, çeliğe su veriyor. Sehpanın karşısında yapraklarını evlatlarına kalkan etmiş ulu bir çınar& Bir yiğit insan, Halit Abileri Denizlerin gözlerindeki ölümsüzlüğü tarihe kaydediyor. Taşların üstünde denizden yeni çıkmış ağlar, misss gibi devrim kokuyor. Bunun adı ölüm değil, gülüm. Bunu adı ölüm değil. Tam gününü beklemek& O güne kadar hasta yatağında sabretmek& Ve tam o gün gelince evlatlarının yanına koştururcasına gitmek& Ölüm değil gülüm, bunun adı ölüm değil. Buna ölüm denemez& Ola olsa kavuşmak& Evlatlarıyla randevuya yetişmek denir. Hoşçakalın kardeşlerimiz& Hoşçakalın& Kırıldı bir kanadımız& Ama güneşte alev alev yanan bir zırh gibi aydınlıklar saçarak yol açtınız bize& Hoşçakalın& O kısa hayatlarınızla çok şeyler öğrettiniz hepimize& Hoşça kal Devrimcilerin Halit Abisi; Adamlığı, yoldaşlığı gösterdiniz bu memlekete& En tarifsiz saygılarımızla eğiliyoruz önünüzde.
MUSLUMCEVİK 08 Mayıs 2011 16:01 | ÇORUM
EMEKÇİ ANNELERİN GÜNÜ KUTLU OLSUN.. Sevgili başkanımız İsmail, Annesinin şahsında bütün emekçi kadaınlara söylenecek duygulu, anlamlı gerçek güzel hayata dair yaşam mücadelelerini anlamlarını annelere bahşetmiş Annelere atfen söylenecek bundan daha güzel cümleler bulamadığım için kendisinin bu duygu yüklü güzel sözlerini Anneme ve bütün emekçi Anelere tekrarlıyarak armağan ediyorum bütün Annelerin ellerinde öpüyorum ve ismail Başkanımıza bu anlamlı ve duygulu yazısını tasarlayıp hazırladığı için teşekür ediyorum. Saygılarımla M ÇEVİK
nesimi 07 Mayıs 2011 15:01 | ANTWERPEN BELGIA
Türkiye yönetimi, bir yandan yirminci yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren sömürge Kürdistanda olağanüstü güvenlik tedbirleriyle idari hakimiyetini asimilasyon programları dahilinde Türkçülük ideolojisiyle yönlendirirken, diğer taraftan son dönem Kürt tarihini yakından ilgilendiren bütün olayları ve olaylarda rol oynayan kesimleri-şahsiyetleri resmi devlet ideolojisinin yani Türk ırkçılığının çıkarlarına uygun söylemlerle-dogru olmayan bilgilerle propaganda mahiyetinde kamuoyuna sunmayı gerekli görmüş veya Kürt ulusunu ve Kürtleri ilgilendiren bütün tarihi değerlerle birlikte tabu haline getirilmelerini sağlamaya çalışmış idi. Kürdistandaki soykırımlarda rol alan ve zorunlu Kürt göçertmelerini doğrudan doğruya tanzim ederek, Kürdistanda etnik temizlik yapan kadrolar ise,Türk tarih araştırmalarında birer kahraman olarak ilan edilmişti. Türkiyeyi kuran kadrolar, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren uyguladıkları asimilasyon programlarıyla, Kürdistanda yaşayan bütün Kürtlere, Türk aidiyet duygusunu vermek, Türkçülüğü aşılamak, vatandaş, Türkçe konuş sloganıyle ortaya çıkan zorunlu uygulamalarla Kürtlere, Türkçeyi öğretmek, ortak dil yoluyla (Türkçe ile) Kürtleri, Türklerle aynileştirip,Türklerle kaynaştırma-Türk unsuru arasında eritme siyaseti izlemişler idi. 20.yy.ın ilk çeyreğinden itibaren Türk unsurunun çıkarları dahilinde Kürdıstanda sınırsız bir egemenlik kurmaya çalışan Türk yönetimi, sadece Türk unsurunu esas alan misak-ı milli taslağında tanmlanan sınırlar dahilinde tek bir ulusa ait, tek bir vatan yaratma ideolojisiyle, Kürdistanı, Türklüğün ve Türkiyenin bölünmez bir parçası haline getirme siyasetine zemin hazırlayarak, bu siyasi yaklaşımlarla kamu idaresini ilgilendiren hukuki,siyasi ve sosyal anlamda Türk idari yapısının Kürdistanda yerelselleştirilmesine geçerlilik kazandırmaya çalışıyordu.
muslumcevik 06 Mayıs 2011 12:49 | çorum
Deniz, Hüseyin ve Yusuf un 12 Mart cuntacıları ve arkasındaki gerici faşist güçler tarafından idam edilmelerinin üstünden 39 yıl geçti Denizlerin insanlığın en eski özlemleri, en değerli vasıfları için mücadele etmesi sebebiyle, insanlık düşmanları tarafından katledildiğini biliyoruz. Denizler, Türkiyenin işçileri memurları köylüleri kadınları, gençleri sömürülmesin, baskı zölme maruz kalmasın diye kapitalistlere, Emperyalistlere ve onların iş birlikçilerine karşı mücadele ettikleri için idam edildiler. Bu idamla bütün insanlığın özlemleri ve değerlerinin de yok edilmek istendiğini bilmeliyiz. Denizler, Kürt Halkının demokıratik hakları için, Türk-Kürt ve bütün miliyetlerden halkların eşit ve kardeşçe yaşaması, gönüllü birliği için mücadele etmekteydiler. Denizlerin halkın kurtuluşu için her türlü fedakarlığa katlanacak kadar halka bağlı olduklarını bağımsızlığa ve halkların kardeşliğine vurgu yaparak can verdiklerini halkımız bilmekte dir. 39 Yıl sonra hala deniz, yusuf ve Hüseyin in İdamını kınayan bildiri ve afişlerin yasaklandığını onları ananlara davalar açıldığını demokıratik kamuoyu ve halkımız görmektedir. Denizleri idam eden zihniyetin halkı kandırmak halktan oy almak için kürsülerde Adlarını anıp sahte göz yaşları döktüklerini, her alandaki iki yüzlülüğünü bu konuda da görmekteyiz. Bu yüzden her 6 mayısın Taylan Özgürden, Mahir Çayana, Deniz Gezmişten İbrahim Kaypakkayaya Erdal Eren den Akif Dalcıya Devrimci mücadelenin zaferi oğruna yaşamını feda etmiş tüm genç devrimcilerin bir günü bir haftası gibi değerlendirilmesi son derece önemlidir. Kürt ve Türk halklarının kardeşliği ve kürtlerin demokıratik haklarının kazanılması davası bizimde davamız olmalı. Denizlerin savaştığı emperyalizim bizimde düşmanımızdır. Denizlerin uğruna mücadele ettiği sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünya özlemi bizimde Özlemimiz olmalı. Denizlerin şahsında tüm devrim şehitlerinin Anısı Önünde saygı ile eğiliyorum. mücadelelerini, halkımızın sonsuza kadar yaşatacagına asla şüpeh duymuyorum. Saygılarımla M Çevik