insan hayati ne kadar ucuz kimin nerde ne zaman nasil olecegi hic beli olmuyor nice gencecik insanlarimizi kaybetik sultanda bunlardan biri geri getirmek icin ne gerekiyorsa yapilir ama ne yazikki geri gelmiyorlar burada ailesinin agbeylerinin bacilarinin cocuklarinin tum sevenlerin basi sag olsun sultan yerin mekanin cenet olsun allahin rahmeti uzerinde olsun
yaylacik -gopsen 26 Şubat 2012 14:49 |
BAŞ SAĞLIĞI
Mollahasan köyünden HALİL TAŞ'ın eşi,GÖZEL,DURAN VE İSMAİL ŞAHİN'in kız kardeşleri SULTAN TAŞ vefat etmiştir.Kendisine Allah'tan rahmet eşi ve yakınlarına baş sağlığı diliyoruz.
tlf numaraları: HALİL TAŞ:0364 2253698 GÖZEL ŞAHİN:0364 2245004 DURAN ŞAHİN:03642131744
niyazicicek 14 Şubat 2012 15:36 | çorum
EVRİM/DEVRİM sevgili okurlar bu yazıları paylaşıyorum umarım begenirsiniz... Mustafa Yalçıner m.yalciner@hotmail.com Olağan burjuva koşullarda hukuk burjuva egemenliğin onaylanıp kayda geçirilmesidir. Burjuvazi, iktisadi ve siyasi egemenliği meşrulaştırıp tartışılır olmaktan çıkarmak için hukuğa ihtiyaç duyar. Kapitalizm öncesinde, örneğin kölecilik döneminde köle sahibi, örneğin antik Yunanda kölesini bile öldürebilir, kimse bir şey demezdi. Astıkları astık, kestikleri kestikti yani. Feodal aristokrasinin egemenliğinde de hukuk aristokratın iki dudağının arasındaydı. Muhteşem Yüzyılda, tüm güzellemeciliğe rağmen, kıyısından köşesinden yansıtılıyor ki, Kanuninin sözü kanundu. Ol dediği olur, öl dediği ölürdü. Yüzlerce cariye onundu.. Ve bütün Osmanlı mülkü. İlk gece hakkı, sadece Osmanlıda değil, ama Avrupada da feodal beyindi. Haraç toprak düzeninin de temeliydi, vergilendirmenin de. Hele Osmanlıda düzen yağma üzerine kurulmuştu.. O Osmanlının öykünülen toleranslı egemenliği savaş ganimetleriyle vergiye bağlanmış yenilmişler, kuşkusuz asıl olarak serf durumundaki köylünün sırtından çıkardı. Toprak köleleri olarak köylü, bir toprağa, bir de kişi olarak toprak ağasına bağlıydı. Önce bey ve ağanın, sonra kral ya da padişahın sözünün üstünde söz söylenemezdi. Aynı zamanda Allah ve peygamberin temsilcisi de olan padişah, dini bakımdan da kutsaldı, dünyevi bakımdan da. Aynı biçimde Avrupada Papalık, din ve dünya egemenliğinin birleşik krallığı durumundaydı. En büyük topraklar Papaya bağlanmak üzere Kilisenin elinde toplanmıştı. Özetle, hak değirmende bile değildi! Burjuvalar bile haraçlardan illallah etmişlerdi.. Ticaret yapamaz haldeydiler. Bir bey bir kulp takıp mallarına mülklerine el koyabilirdi. Bu nedenle burjuvazinin hukuka, hukuk önünde eşitliğe ihtiyacı oldu. Bu nedenle ağalardan beylerden çekmiş olan köylünün önüne düşüp onları peşlerinden sürükleyebildiler. Ve bu nedenle burjuva demokrasisi sadece ve sadece hukuk önünde eşitliği yüceltti, yalnızca biçimsel oldu. İşçiyle burjuva aynı hukuktan yararlanıyorsa, paralarına pullarına, haklarını gerçekleştirme imkanlarına bakılmadan, ikisinin eşit olduğu iddia edildi. Ama yine de demokrasi demokrasiydi. Olağan koşullarda eh denebilirdi. Ama özentiler de işe karıştığında.. Ama egemenler arasında çekişmelerin sürdüğü oturmamışlık dönemlerinde.. İş çığırından çıkar.. Hukuk, o gözü bağlı genç kızın elinde tasvir edilen kör kılıç, gözü açıkların elindeki keskin bıçak olur. Örneğin 367 çıkarılır, hükümetin paçasına yapışılır. Hukuk siyasettir zaten, tam siyaset olur. Hukuk ve demokrasi denmeye devam edilir.. Ama gelin görün ki, açıktan da dile getirilen Osmanlı özentisi içinde, beğenilmediğinde, PKKye yardım kulpu takılarak, örneğin Kürt burjuvalarının mallarına mülklerine el konması yasaya geçirilmek üzeredir. Ve buna da hukuk denecektir.. Hukuk önünde eşitlik denecektir! Ferhat Sarıkaya, eski Şemdinli Savcısıydı.. Büyükanıtın ağırlığı zamanında gaf yapıp Şemdinli soruşturmasına onu da karıştırdığında HSYK tarafından derhal görevden alınmış, avukatlık yapması bile yasaklanmıştı. Hukuktu işte! Hiç siyasal değildi! Üstünlerin hukukuydu denip değiştirildiğinde, artık hukuk döneminin başladığı iddia edildi, ama eski tas eski hamam devam edildi. Olanca bürokratik diktatörlükün, askeri vesayetin yıkıldığı ve derin demokrasiye ulaşıldığı iddialarına karşın değişen bir şey olmadı: Bu kez Deniz Feneri savcıları görevden alındılar. HSYK tarafından.. En son MİT Müsteşarı ve eski görevlilerinin sorguya çağrılması örnektir. Hukukun ne denli siyaset olduğunun kanıtıdır. İşe gelene hukuk dendiğini ya da iki dudak arasına sığdırıldığını göstermiştir. Yine bir Sarıkaya, MİT Müsteşarını çağırmıştır sorguya.. Ama Müsteşar Başbakan tarafından atanmış ve kefil olunmuşlardandır. Hemen görevden alınmıştır. Sorgu konusu soruşturmayı polis adına yürüten iki polis müdürü ile birlikte. Hukuktur! İki dudak arası siyasettir! Üstelik bir özel kanun çıkarılarak bir daha MİTin soruşturulma girişimi olanaksızlaştırılmak istenmektedir. Hukuktur. Yasaya bağlanmıştır. Ve siyasete! Yürütmenin abartılı yüceltilmesi ve yargı ve yasamanın da yürütmeye bağlanması, faşizmin en belli başlı eğilimlerindendir.
niyazicicek 01 Şubat 2012 10:34 | corum
Herkes kendi safına doğru! BAŞYAZI İhsan Çaralan caralan@evrensel.net Bölgedeki gerilim, Türkiyenin başlıca iç ve dış sorunları üstünde kendini daha çok hissettirdikçe, herkes kendi safını daha açık belirlemek zorunda kalıyor. AKP, yandaşları ve sağ ve sol milliyetçi ırkçı, şoven odaklar Türkiyenin çıkarları için bağırıp çağırıyor, bir birleriyle de boğazlaşıyor gibi görünüyorlar. Ama Fransanın Ermeni soykırımına hayır diyenlere ceza verme yasasını çıkarması onları birleştiriyor ve iş birliklerini ortak mitingler düzenlemeye kadar vardırıyor. İzleyenler görüyor ki meğer MHP, AKP, çeşitli sağ ve sol milliyetçiler aynı saftaymışlar! Sadece Ermeni soykırımı konusunda değil, Kürt sorununun çözümünde de aynı cephe oluşmuş durumda. AKP ve her soydan ırkçı, şoven, ulusalcı, milliyetçi odaklar Kürtlere karşı, Kürtlerin haklarını talep eden ve özgürlük isteyen Kürt siyasi odaklarının Türkiyeyi bölmek istediği nden başlayıp, Kürt siyasi güçlerini, bölgede emperyalist müdahalenin Truva Atı olmasına kadar emperyalizmin iş birlikçiliği ile suçladılar. Böylece kendi ırkçı, şoven tutumlarını emperyalizme karşı olmak üstünden aklamaya çalıştılar. Ancak bölgedeki gelişmeler, ABDnin bölgeye müdahale için strateji yenilemesi, AKP Hükümeti ile gerçek bir iş birliği içine girmesi, ABDyi ve onun bölgedeki gerçek iş birlikçilerini çıplak gözle görülür hale getirmiştir. Bölgeyi Sünni-Şii çatışması üstünden biçimlendirmek için Suriye ve Iraka yönelik artırılan baskılar, İranı kuşatma stratejisinde Türkiyenin koçbaşı role soyundurulması elbette AKP Hükümetinin ABD ile nasıl bir içli dışlı olma hali içinde olduğunu açıkça göstermektedir. ABDnin bölgedeki yeni saflaşma hamlesini Sünni-Şii çatışması üstünden yapmak istediği ve bu politikanın bir dayanağının da Sünni Kürtleri BDP ve PKKnin etkisinden kurtararak AKPnin dolayısıyla batı emperyalizminin stratejisine yedekleme olduğu da artık apaçık ortadadır. Bütün bu gelişmeler AKPnin Kürt sorununu çözmek için geçtiğimiz yazın sonunda, Diyanet İşleri Başkanlığını, imamları, müftüleri, tarikat ve cemaatleri, meleleri, BDP ve PKKnin savunduğu Kürt sorununun çözümüne karşı hükümetin yanında aktif bir mücadeleye girmeye çağırması, Amerikan stratejisinin Türkiyenin Kürtlerine yönelik yedekleme girişimlerinin özgünleşmiş halidir. Elbette bu gelişmeler yeni değildir ve daha 2007nin 5 Kasımındaki Erdoğan-Bush görüşmesinden beri; ABD ile uzlaşmayan Kürt siyasi güçlerini tecride yönelik politikalar, bugün, içeride ve dışarıda askeri operasyonlar, legal alandaki Kürt siyasetçilerin, gazetecilerin, avukatların, sendikacıların tutuklanması kampanyasına kadar gelmiştir. Böylece ABD stratejisiyle ortaklaşan AKPnin bu tutumunda AKP yalnız da değildir. MHP, İP gibi şiddetli AKP karşıtı partiler, çeşitli sol ve sağ ırkçı-ulusalcı çevreler aynı çizgide, ABDnin bölge stratejisinin ifadesi olan AKP Hükümetinin politikalarında birleşmiş bulunmaktadırlar. Eleştirileri de, çok gürültülü olmasına karşın, AKPnin Kürtlere, Kürt siyasilere karşı yeterince sert olmamasıyla sınırlıdır. Önceki gün ABDnin bölgedeki stratejisini ve AKPnin Kürtlere karşı giriştiği baskıları ve sindirme girişimlerini DTK toplantısında değerlendiren DTK Eş Başkanı Ahmet Türk şunları söyledi: Kürt halkı emperyalist politikalara yedeklenmediği için emperyalist devletlerin hedefi olmuştur. Verdiğimiz mücadeleyle emperyalizme teslim olmamanın ne kadar doğru olduğunu görüyoruz. Türkiye (hükümet), Kürtlerin mücadelesini bastırmaya çalışırken emperyalist politikalara destek veriyor. diyerek aslında Kürt sorunundaki son yıllardaki gelişmelerin özünü ortaya sermiştir. Böylece AKP Hükümeti etrafında Kürtlerin taleplerine karşı oluşan koalisyonun emperyalizmin iş birlikçisi karakterini ortaya koymuştur. Herkesin kendi safını belirlediği bir diğer önemli konu da Kıbrıstır. Rauf Denktaşın ölümü vesilesiyle de bir kez daha gördük ki, AKPden, devletin çeşitli kurumları, MHP, sağ ve sol milliyetçi, ulusalcı parti ve çevrelere kadar özü itibariyle iş birliği içindedirler. Dolayısıyla bugün bu çevrelerin birbirlerine yönelik eleştirileri gelip geçicidir ya da ayrıntıya dairdir. Bölgede emperyalist müdahale derinleşip etkisini artırdıkça bu odakların AKP etrafındaki birliği daha da sıklaşacak görünmektedir. Çünkü çelişmelerin derinleşmesi, bölgede antiemperyalist mücadele etkenlerinin yükselmesi, emperyalizmin iş birlikçilerini de daha net tavır almaya zorlayacaktır. Ermeni, Kürt, Kıbrıs sorunu, özgürlüklerin genişlemesine ilişkin talepler karşısında oluşan cepheler ve onlara karşı Türkiyenin demokrasi güçleri ve Kürt siyasi güçlerinin demokrasi mücadelesinin yanı sıra antiemperyalist mücadelede daha ileriden bir ortak mücadele mevzisine girmeleri, HDK vb. örgütlenmelerinin mücadele mevzisi daha da net biçimde belirlenebilecektir. Dönem netleşme, herkesin kendi safını belirleme dönemidir.
yaylacik-gopsen(serk 25 Ocak 2012 20:07 |
ya arkadaşlar,değerli yaylacıklılar,cevval muhafazakar arkadaşlarım.Eleştiri iyidir,güzeldir.Bilen tarafından,akil adamlar tarafından yapılırsa karşı taraf için geliştiricidir.buna saygımız var.yav kardeşim Alevilik nedir bilmeden,yol nedir bilmeden,müslümanlık nedir bilmeden,ahlaki değer nedir bilmeden,insani değer nedir bilmeden üstelik kendi yanlışını da doğru diye duyurmaya bunada kendin inanmaya çaba harcıyorsun.Aleviliği ne kadar yaşıyorsun bunu kendine soruyomusun hiç?sonrada kalkıp yaptığınız iş yanlış diyosun.gelin derneğinize doğruyu siz yapın çok bilen köylüm. köyümüzde bir tane 'cem evi' var mı var.oranın üst katı salon mu salon.o salonda düğün yaptınız mı yaptınız içtin mi içtin eeeeeeeehhh.yoksa biri köyde olunca alevilik olmuyo mu,allaha uzak mı oluyosun baba.burdaki salonda yapılan etkinliğe de sofuca yaklaşıp konuşuyosun. sizler neyi referans alarak bunun doğru olmadığını ifade ediyosun,hangi kaynağı baz alıyosun.kaç defa elinize kutsal bitap alıp okudunuz,makalatı okudunuz mu? 3 TEMMUZDA YOKSUNUZ,HACI BEKTAŞ ANMA TÖRENLERİNDE YOKSUNUZ,GELİP İBADETİNİZİ YAPMAZSSINIZ ondan sonra laf.bu durum şuna benziyor:adam hırsızlık yapıyor sonrada çıkıp hırsızlığın kötü olduğunu söylüyor.. hani yaşlı insanımı anlarım da ya 20-30 yaşındaki adam nasıl oluyor da bu kadar yobaz,muhafazakar olabiliyo saşırıyorum. orda bir köy var uzakta.gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüz diyerek kendi değerlerinize sahip çıkamazsınız.sayın arkadaşlar o vakfa gidip orayı gördün mü?ya da kaç defa gidip ibadetini yaptın sen yahu.önce evinin önüne bak sonra gel bizi eleştir kardeşim.HACI BEKTAŞ KURT İLE KUZUYU BİR ARAYA GETİRMİŞ sen kendine küssün kardeşim.önce kendinle,köyünle barış kardeşim.senin adın:ali,bektaş,cafer,deniz,cem olduğu için sen,senin çocukların bu ülkede nerde çalışıyor sayın bilgili,bilge kardeşim.otur önce beynindeki yobaz fikirleri at bunu düşün.SANA TAFSİYEM OKU,DÜŞÜN,SONRA KARŞIMA ÇIK ELEŞTİR BENİ GÜZEL KÖYLÜM.benim babamın yaptığı inşaat yarı kaldıda ben onun için uğraşmıyorum arkadaş.burda ki amaç köy için derdimizi anlatamadık sanırım.sizin için sizinle kötü oluyorum ben ya.bana ne demek de istemiyorum ama sanırım diyecem.bundan sonrası anlayana........YKYDKD ADINA SERKAN İÇBUDAK
Yalçın ÇEVİK 22 Ocak 2012 15:54 | Amsterdam
Değerli Üyelerimiz, Değerli Göpsenliler, Sevgili Dostlarımız,
Hepinizin bildiği gibi, yönetim kurulumuzun daha önce aldığı karar üzerine 21 Nisanda genel kurulu yapılması duyurulmuştu.
Fransa, Hollanda, Belçıkadaki ve Almanyadaki üyelerimiz yaptıkları yazılı ve sözlü başvurularıyla; a) Bu tarihin izinden sonrasına (ekim yada kasım) alınmasına, b) Mümkünse üyelerin masrafları dernek tarafından karşılanmak üzere iki günlük bir dinlenme ve çalışmayı kapsayacak şekilde bir otelde kalınması, c) Genel Kurulunda yapılacağı bu hafta sonunun kaynaşma, paylaşma ve çözüm üretme çalışmasına, dönüştürülmesine, önerilerinde bulunmuşlardır.
Bu öneriler, yönetim kurulumuz tarafından 21.01.2012 tarihinde görüşülmüş, üyelerimizin talep ve istekleri yerinde bulunmuştur& Buna göre: 1. Genel Kurul tarihi kasım ayına ertelenmiştir (organizyon nedeniyle, yer ve zamanı daha sonra duyurulacaktır), 2. Üyelerimizin isteği üzerine, kaynaşma, paylaşma ve çözüm üretme çalışmasına, dönüşmesi amacıyla yapılacak bu toplantının, genel kurul ile birleştirilmesi, 3. Üyelerimizin talebi üzerine alınan bu kararın yaşama geçirilmesi için katılacak üyelerin kaç kişiyle katılacaklarının tespiti ve şimdiden kayıtlarının alınmasına, 4. Organizasyonun başarılı olması ve katılımcıların rahatlarının sağlanması için gerekli çalışmaların yapılması, 5. Daha önce verilen tarihte de Köln de bir dertleşme ve önerileri toplama günü yapılması, bu toplantıya üyelerimizle birlikte, Göpsenlilerin ve dostlarımızın katılımını sağlamak& 6. Otellerden fiat alınması, katılacak üyelerimizin listesinin oluşturulması ve programın hazırlanması için görev dağılımın yapılması, konularında görüş birliğine varılmıştır.
Daha önce duyurulan genel kurul tarihi iptal edilmiştir.
Siz değerli üyelerimizin isteği üzerine alınan yukardaki kararlara bağlı olarak yapılacak organizasyona katılcağınızı, özlediklerinizle ve sevdiklerinizle bir araya gelerek güzel bir hafta sonu geçireceğinizden eminiz.
Bu nedenle, iyi planlanabilmesi ve organize edilebilmesi için şimdiden yönetim kurulundaki görevli arkadaşlarımıza isimlerinizi, katılacak kişi sayısı ve önerilerinizi bildirirseniz seviniriz&
Duyarlılığınız ve katkılarınızdan dolayı şimdiden teşekkürlerimizi sunarız&
Saygılarımızla!
GYDKD Yönetim Kurulu adına İsmail Özşahin (Başkan)
(NOT: Derneğimize üye olmayan Göpsenliler ve Dostlarımızda masraflarını kendileri karşılamak üzere, isterlerse başvuruda bulunabilirler, bu ayrıcaklı buluşmaya katılabilirler&)
ea55 19 Ocak 2012 08:54 | çorum
serkan başkan çok yaşa
vahit ozsahin 18 Ocak 2012 21:31 | belcika antwerpen
21 nasana aldiginiz genel kurul kararina biz aylece o tarihi uygun bulmuyoruz gelecek bir tarihe ertelemesinde yanayiz yalcin cevikin önerisini ve izinde sonraki bir tarihi benimsiyoruz saygi ve sevgilerimle vahit ozsahin
yaylacik-gopsen 17 Ocak 2012 08:56 |
ÇORUM YAYLACIKLILAR YARDIMLAŞMA VE KÜLTÜR DERNEĞİ
21/01/2012 TARİHİNDE SAAT:19:00 DA HACI BEKTAŞI VELİ KÜLTÜR DERNEĞİNDE YAPILACAK OLAN BİRLİK CEMİMİZE TÜM YAYLACIKLILAR DAVETLİDİR.
YKYDKD YÖNETİM KURULU
Senol OZSOY 16 Ocak 2012 00:24 | LYON
Fransadan Selamlar,Sevgiler Bektas OZSOY Niyazi OZSOY Mehmet MERCAN ve Senol OZSOY Fransadan Oneri ve Dusunceler Sayin Baskan , Degerli Yoneticiler,
08/01/2012 de Yonetim kurulu toplantisinda Olagan genel kurul toplantisinin 21 nisan 2012 de yapilmasi icin karar aldiginizi ogrenmis bulunuyoruz. Oncelikle bugune kadar yapmis oldugunuz basarili ve olumlu hizmetten dolayi hepinizi ayri ayri kutluyor ve tesekkur ediyoruz. Bundan sonraki surecte birlik ve beraberligin on planda olmasi tum gopsenlilerin dayanisma ve paylasim icerisinde olmalarini diliyoruz. Sayin baskan ve degerli yoneticiler her ne kadar bizler bir birimizde uzak olsakta gonullerimiz hep yakindir .Sizlerin onculugunde Dernegimiz uyeleri ve dostlarimizin katkilariyla koyumuze ve koylulerimize buyuk hizmetler verdigi,ayrica yardimlarda bulundugunu biliyor ve goruyoruz. Dilegimiz bu yonetimle yolunuza daha guzel basarilara imza atmanizdir. Sayin Baskan ve yonetim kurulundaki tum yoneticiler biz farnsadaki gopsenliler olarak 21 nisandaki olagan genel kurul toplantisina katilamayacagimizi belirtmek istiyoruz. Nedinede daha once belirlenmis dugun ve etkinliklerin olmasidir. Yalcin cevik arkadasimizin onerisini olumlu ve dogru olacagina inaniyoruz. Mumkun olursa baska bir tarihe plan ve projelerle yapalim. Gelin dernegimizin genel kurul toplantisini baska bir tarihte avrupanin her hangi bir sehrinde iki gunluk bir kamp yaparak,genis kapsamli bir calisma imkani bulalim .Ayni zamanda bu iki gunluk kamp icerisinde birlikte hasret giderelim coskulu, eglenceli bir donem gecirmenin tadini cikarip bizlere yakisir bir genel kurul duzenleyelim. Bu vesileyle gopsenliler her konuda bol zaman icerisinde gorus alis verisinde bulunarak yakinlasmalari ve kaynasmalari saglanmis olur diye dusunuyoruz.Tabiki bu tur organizelerin saglikli ve basarili gecmesi onemli dilegimizdir . Bunun maddi tarafida bir defaya mahsus Dernek tarafinda odenerek uyelere mal edilmemesi olumlu olacagini dusunuyoruz. Uyelerimiz Bu gune kadar vermis olduklari emek ve destegin az da olsa karsiligi olarak gormek gerekir diye dusunuyoruz. Ayrica tum uyelerin bu konu hakinda dusuncelerini yonetim kurulumuzdaki arkadaslarimizla paylasmasini yararli olacagi gibi calismalarinada kolaylik saglayacagini dusunuyoruz .
Sayin baskan, degerli yoneticiler dusuncelerimizi ve onerilerimizi dikkate alacaginizi diliyoruz,alacaginiz her turlu karar saygi duyacagimizi ve desetek ve katkilarimizi esirgemeyecegimizi bilmenizi isteriz.Hepinize basari dileklerimizle saygilar sunariz. Guzel ve saglikli gunlerde gorusmek dilegiyle.
15 Ocak 2012
NİYAZİ CİCEK 06 Ocak 2012 11:40 | corum
12 Eylülle hesaplaşma mı şov mu? BAŞYAZI İhsan Çaralan caralan@evrensel.net 12 Eylül Cuntasının Lideri ve Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında savcılık, bir iddianame hazırlayarak, müebbet hapis cezası istemiş. Eğer mahkeme iddianameyi kabul ederse yargılama başlayacak! Bu durumu fırsat bilen yandaş basın ve AKP propagandacıları, Bakın 12 Eylül cuntasını da yargılıyoruz. Bu ülkede kimsenin cesaret edemediği cuntaya dokunuyoruz diye hava atarken; ülkede 12 Eylül cuntasını aratmayan hak-hukuk tanımazlıkları, tutuklama kampanyalarını, sonu gelmez iç ve dış askeri operasyonları, sivilleri bombalarla katletmeye varan şiddeti, mazur ve haklı göstermeye çalışıyorlar. Peki, 12 Eylül cuntacılarını yargılama girişimi gibi sunulan gelişmelerin, 12 Eylülle cuntacılıkla hesaplamayla bir ilgisi var mı? Soruya yanıt vermek için hesaplaşma kavramını biraz açmakta yarar var. Ama soyut bir açıklamadan öte, dünyada cuntalara karşı mücadeleyle ilgili yapılanlar üstünden. Şöyle ki; Bu tür bir hesaplaşmanın her zaman iki boyutu olmak zorundadır. Bunlardan birincisi ABD ile hesaplaşmadır. Çünkü 2. Dünya Savaşı sonrasındaki Türkiye, Yunanistan, Arjantin, Brezilya, Panama, Honduras, Bolivya, Filipinler, Tayland, İran, Vietnam gibi ülkelerdeki bütün cuntalar, ABDnin ve NATOnun planlayıp devreye soktuğu darbelerdir. Bu yüzden de eğer bu cuntalarla bir hesaplaşama olacaksa; hele de dönemin ABD Başkanı Cartern Bizim çocuklar yapmış, endişe edecek bir şey yok! diye dünyaya ilan ettiği 12 Eylül cuntasıyla bir hesaplaşma yapılacaksa önce ABDnin, NATOnun Türkiye ile ilişkileriyle, onların Türkiyede kurduğu kontrgerilla örgütleriyle hesaplaşmak gerekir. İkincisi ise, cuntada rol alan, onu yöneten ve onlara suç ortaklığı yapan kişilerin yargılanıp cezalandırılması elbette önemlidir. Ama daha önemlisi cuntanın kullandığı şiddet mekanizmasının; MİT, emniyet, bürokrasi ve asker içindeki gizli ve açık halka karşı suç işlemek için oluşturulmuş mekanizmaların dağıtılması, buradaki, her kademeden sorumlu kişilerin cezalandırılmasıdır. Yunanistan ve Arjantinde cuntalarla hesaplaşma kısmen de olsa bu ikinci boyutuyla yapılmıştır. Ne var ki gelmiş geçmiş, her biri 12 Eylül cuntasından şikayet eden hükümetler, ne de bugünkü AKP Hükümeti (Cunta sonrasında geçen 29 yılın 10 yılı AKP Hükümeti dönemidir), 12 Eylülle hesaplaşmayı gündemlerine almadıkları gibi akıllarından geçirdiklerini gösteren en küçük bir belirti de yoktur. Çünkü cunta liderleri dışındaki işkenceci, katil, darbe destekçisi, kontracı kadroların sorgulanması ve yargılanması önünde bir yasal engel yoktu! Peki, bugün Evren ve Şahinkaya için yapılmak istenen nedir? Yapılmak istenen, artık yüz yaşına yaklaşmış, ne ceza verilirse verilsin umursamayacak, belki sağlık nedenleriyle mahkeme huzuruna bile çıkarılamayacak, iki cunta liderinin, ABD ve cuntanın sıkıyönetim komutanları ve her kademeden görevlilerinin işlediği sayısız insanlık suçundan soyutlanarak mahkemeye çıkarılmak istenmesidir. Bu gerçekler ışığında bakıldığında; yapılmak istenenin gerçek bir mahkeme, cuntanın mahkumiyeti, ABDnin, cuntanın, onun sorumlularının sorgulanması ve yargılamasının; cuntacılar, halk düşmanı kadrolar ve örgütlenmeler ve cuntacılık kültürüyle bir hesaplaşama değil; iktidarı elinde bulunduranların ucuz şovu olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Evet, bu şova pirim veren bir ortam vardır (Yoksa bile hükümet, elindeki büyük medya gücüyle bunu oluşturabilmektedir) ve AKP Hükümeti de bunu kullanmaktadır. Yoksa; cuntaymış, cuntanın başı Kenan Evren, onun sağ kolu Tahsin Şahikayaymış, onların hesap vermesiymiş, cuntacılık kültürünün derin kökleriymiş, bunlar umurunda değildir AKP ve hük
hüseyin 04 Ocak 2012 20:21 |
DEVLET YARDAKÇILIĞI VE AHLAK
AHMET ALTAN
Devletin içindeki zehri temizlemeden o devleti on yıl boyunca yönetmeye kalkarsan, o devletin en tepesine tırmanabilmek için kendi halkına arkanı döner, devletin yardakçılığına soyunursan, o zehir kaçınılmaz olarak senin damarlarına da akar.
Sen de zehirlenirsin.
Zehirlenmiş bir devletin zehirlenmiş bir parçası haline gelirsin.
O zaman başlarsın tehditlere, yalanlara, saptırmalara, iftiralara.
O yönettiğini sandığın devlet senin emrinde halkını bombalar, sen devlete sahip çıkarsın.
Bir özür bile dilemezsin.
Senin başbakanlığını yaptığın devlet bu ülkenin 35 çocuğunu bombalarla parçaladı.
Ya seni kendi yönetimindeki devlet tuzağa düşürdü...
Ya sen bile bile öldürttün.
Hangisi?
Biz senin tuzağa düşürüldüğünü düşünüyorduk ama sen bombacılara sahip çıkarak, gerçekleri halkından saklayarak, olayları saptırarak, tuzağa düşmediğini anlattın bize.
O zaman öldürülen çocukların hesabını ver.
Devlet halkını bombalamadı diye tepineceğine, devlet halkı nasıl bombaladı onu anlat.
O insanların ölüm emrini kim verdi?
Niye verdi?
Tugay komutanımla konuştum diyorsun, tugay komutanın sana bir dakika başbakanım, sınır karakoluna bir sorayım, orada gerçek kaçakçılar var mı demedi mi?
Demediyse niye demedi?
Niye bombardıman başlamadan önce durumu kontrol etmedi?
Sordun mu bunu o senin tugay komutanına?
Sen milletin bir parçasıydın işbaşına geldiğinde, devletin bu millete yaptıklarına karşı çıkıyordun, gidip milletinle konuşuyor, milletine danışıyordun, devletin suçunu saklamaya çalışmıyor, devletin suçlarını aydınlatmaya, engellemeye uğraşıyordun, şimdi devlet yardakçılığına soyununca sadece istihbaratçınla, generalinle, komutanınla konuşuyorsun.
Sorsana o köydeki insanlara o gece neler olduğunu.
Bak BDP Eşbaşkanı Demirtaş sormuş: Son bir aydır her gün gidiyorlar. Son bir aydır karakol izin vermiş durumda. 50 ve 100er kişilik gruplar her gün katırlarla gidiyorlar. 28 aralıkta öğlen saatinde devletin karakolunun önünden gidiyorlar. Kaç kişinin gittiğini karakol biliyor. İki yol var, ikisi de karakolun önünden geçiyor. Bunların hepsi tanık anlatımıdır. Alışverişini yapıyorlar, geri geliyorlar. Öğlen geçtikleri iki yol da akşam saatlerine doğru köyün girişinde askerler tarafından kapatılıyor. İlk köylü grubu köye girmek üzereyken onlara kılavuzluk yapan bir kişi Askerler köyü kapatmışlar, bekleyin diyor. Askerler mallarına el koyarlar diye bekliyorlar.
Sana komutanların bunları anlatmıyor, değil mi?
Anlatıyorlarsa da sen bize anlatmıyorsun.
Biz senin dün yaptığın konuşmadan Uludere ile ilgili ne öğrendik?
Hiçbir şey.
Bir sürü boş laf.
Manasız bir bağırış çağırış.
Bu devletin zehrini yutan, milletiyle böyle konuşur zaten, korkutmaya çalışır, tehditler yağdırır, iftiralar atar.
Senin komutanların bunları daha önce çok yaptı, şimdi onların yerine sen yapıyorsun, yaşadığımız büyük değişim bu oldu, gerçek generaller yerine sivil postuna bürünmüş generaller çıkıyor artık karşımıza.
Bize, o sınır karakolunun varlığından haberdar olduğu 35 çocuğu nasıl, neden, kimin emriyle öldürttüğünüzü anlatmıyorsun, o akşam sınır karakoluna neden danışmadığınızı anlatmıyorsun, danıştıysanız karakolun size gerçeği niye söylemediğini anlatmıyorsun, yanlış istihbaratın nereden geldiğini anlatmıyorsun, o istihbaratı neden çek edemediğinizi anlatmıyorsun, sen bize hiçbir şey anlatmıyorsun bu katliamla ilgili.
Bu çocukları niye öldürdünüz, bize bunu söyle.
Niye bir özür bile dilemediniz?
Bu umursamaz, aldırmaz, devlet yardakçısı hallerinizle bütün bir Kürt halkını da kurban haline getirdiniz, sadece o çocukları bombalayarak değil, o bombardımandan sonraki o korkunç umursamazlığınızla bu ülkeyi hiç kimsenin beceremeyeceği biçimde böldünüz.
Ölenler Türk askeri olsa o kürsüde öyle mi konuşacaktın?
Askeri sivilden, Türkü Kürtten üstün gördüğün için öyle konuştun, senin gibiler yıllardır öyle gördüğü için zaten bu ülkenin acıları hiç dinmiyor.
Yazık sana, şu düştüğün hale bak, milletin yiğidiydin, devletin oyuncağı oldun.
Bir de kalkmış hiç yüzün kızarmadan bizim gazeteye laf ediyorsun, bizim gazetenin arkasındakileri, emelleri, amelleri biliyormuşsun.
Bu gazetenin arkasındakilerle, gizli emelleriyle, amelleriyle ilgili ne biliyorsan dürüst bir adam gibi lafı dolaştırmadan açıkla.
Açıklayamazsın çünkü yalan söylüyorsun.
28 Şubatın andıççı generalleri gibi iftira atıyor, kendi ahlakından da hepimizi kuşkuya düşürüyorsun.
Değer miydi bir Köşk için bu zillete?
Değer miydi gidip devletin zehrini içmeye?
Bak sen de zehirlendin sonunda.bu yazıyı çok beğendiğim için sizlerle paylaştım.
yaylacik-gopsen 03 Ocak 2012 10:35 |
SİTE YÖNETİCİ ARKADAŞLAR SANIRIM SİZ DAHA ÇORUM DERNEĞİNİN ESKİ KADROSUNU GÖSTERİYOSUNUZ.BİZ İÇİÇEYİZ FAKAT YİNEDE DÜZELTİLİRSE SEVİNİRİM.AZ ÖCE YAZDIĞM YAZI SERKAN İÇBUDAK DİYE YAZILIRSA UNUTMUŞUM ADIMI YAZMAYI.YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN
yaylacik-gopsen 03 Ocak 2012 10:31 |
SAYIN MUHTARIMIZA O GÜZEL VE GERÇEĞİ SUNAN YAZISINDAN DOLAYI TEŞEKKÜREDİYORUM.EVET GÜZEL BİR EGLENCE PROĞRAMI YAPMAYA ÇELIŞTIK.BEN ÇOK ÇOK EĞLENDİM ALDIĞIMIZ OLUMLU CEVAPLAR HERKESİN EĞLENDİĞİNİ GÖSTERİYOR.GÖNÜL İSTERDİ Kİ HERKES KATILSIN AMACIMIZ BUYDU.UMARIM DİĞER ETKİNLİKLERDE BUNU GERÇEKLEŞTİREBİLİRİZ.YAAA BENİM ANLAMADIĞIM ŞEY BİZ NEDEN BİR ARAYA GELMEKTEN KORKUYORUZZZZZZZ.BUNU YENELİM.BİZİM BİRBİRİMİZE İHTİYACIMIIZ VAR BU BİR GERÇEK.BİZLER BU NOKTA DA CEHALET TOHUMLARINI YOK EDECEZ.YENİ YILDA BİZİ YANİ KENDİLERİNİ YALNIZ BIRAKMAYAN HERKESE SAYGILAR.BİRDE O SÜREÇTE BİZİ EVİNDE SÜREKLİ AĞIRLAYAN GÜLSEREN TOPRAKÇI YENGEMİZE SONSUZ SAYGILAR SUNUYORUM.O GÜZEL SESİNDEN BİZİ MAHRUM BIRAKMADI.
SERKAN ICBUDAK (BASKAN)
hüseyin 01 Ocak 2012 11:51 |
YENİ YILA MERHABA DEMEK İÇİN ÇORUM YAYLACIK KÖYÜ YARDIMLAŞMA DAYANIŞMA DERNEĞİNİN DÜZENLEMİŞ OLDUĞU YILBAŞI KUTLAMASI ÇOK GÜZEL BİR ORGANİZASYON, GÜZELBİR COŞKUYLA KUTLANDI YAKLAŞIK 70 80 KİŞİNİN KATILIMIYLA ART NİYETLİLERDEN ÖN YARGILARDAN UZAK BİR HALK TOPLULUĞU İLE BİR ARADA KUTLANAN VE OLDUKÇA MÜKEMEL HAZIRLANMIŞ BİR PROĞRAM AKIŞI İÇERİSİNDE OLDUKÇA COŞKULU NEŞELİ GEÇTİ. PROGRAMI YÖN...ETİCİLERİNDEN DEGERLİ BAŞKAN SERKAN HOCANIN KONUŞMASINDA SONRA YİNE AYNI AİLEDEN FERHATIN TİYATRO SAHNESİ YER ALDI FERHATIN RAHMETLİ ENİŞTESİ BEKTAŞ GENÇDOĞANIN AİLESİNİN KONU OLDUĞU SKEÇTEN SONRA TEKRAR NARİN ÖZSOYLA YAKUP ÖZSOY ARASINDA GEÇEN BİR DİALOG SERGİLENDİ.KONUKLAR TARAFINDAN BU SKEÇLER BÜYÜK BİR ALKIŞ ALDI... DAHA SONRA ARAMIZDA BULUNAN YALÇIN ÇEVİK ARKADAŞIMIZIN KIVRAK VE GÜZEL BİR ŞEMAMEYLE HALAY COŞTU HA COŞTU ÖMRÜM BOYUNCA BÖYLE NEŞELİ BİR KUTLAMA DÜGÜN BAYRAM GÖRMEDİM DESEM İNANIN BU DERNEĞİMİZİN YÖNETİCİLERİ HEMDE EĞİTİMCİ OLAN ARKADAŞLARIMIZ ÇOK GÜZEL HAZIRLAMIŞLAR EMEĞİ GEÇEN HERKESE TEŞEKÜRLERİMİ İLETİRKEN YILDA BİR KERE DEĞİLDE SIK SIK BÖYLE BİR ARADA NEŞELİ VAKİT GEÇİRMEK İSTERİM VEDE KATILMAYANLARADA GELİN CANLAR KALBİNİZDEKİ KİNİ NEFRETİ BIRAKIN BİR ARADA BARIŞ KARDEŞLİK İÇİNDE YAŞAYIP ÖMRÜNÜZÜ TAMAMLAYIN BU DÜNYADANDA HUZURLU GİDİN DİYORUM TÜM YAYLACIKLILARIN PİYANGO VURMADI AMA EĞLENCE VURDU
YENİ YILINI KUTLAR SAGLIKLI NEŞELİ ŞANSLI BİR YIL DİLİYORUM BAŞKANIMIZ SERKAN YAKUP MESUT HOCAYA VE YÖNETİMDE GARİP ERCANA DESTEĞİ EMEĞİ GEÇEN HERKESE VE TÜM KATILIMCILARA MUTLU YILLAR DİLİYORUM..