Bulunduğunuz sayfa:AnasayfaIsmail Ozsahin Dernek Başkanımız İsmail Özşahin' in ONUNCU YILDA YAPTIĞI KONUŞMANIN tam metni...
Dernek Başkanımız İsmail Özşahin' in ONUNCU YILDA YAPTIĞI KONUŞMANIN tam metni...
Değerli Konuklar,
Sevgili Dostlar ve Değerli Üyelerimiz,
Öncelikle bu mutlu günümüze katılıp, bizleri onurlandırdığınız ve mutluluğumuza ortak olduğunuz için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum... Hoşgeldiniz, şeref verdiniz...
On yıl önce, inançla, özgüvenle, istekle ve büyük bir çaba sonucu oluşan bu kurumun yaşıtları çocuklar, bugün ilkokulu bitirip ortaokula başladıkları çağdalar. Çocukluktan gençliğe geçiş yapmanın çabası ve heyecanını yaşıyorlar. Biz de kurum olarak, on yılı doldurmanın heyecanını ve sevincini yaşıyoruz. Eksiklerimiz ve yanlışlarımızdan dersler çıkararak, daha nice on yıllara erişmeye çabalıyoruz.
Başından beri işimizin zor olduğunu, engerek ve çıyanlarla dolu bir yoldan geçmek zorunda olduğumuzu da biliyorduk. Bu bilinçte olan kurucu arkadaşlarımız, yönetimde görev alan arkadaşlarımız, tüm üyelerimiz ve destek sunan dostlarımız yılmadan, usanmadan, bıkmadan, gönüllük temelinde destek sundular, katkı verdiler, dayandılar, direndiler, yaşattılar ve bugüne ulaştırdılar. Burada emeği geçen herkese binlerce kez teşekkür ediyorum. Bu emekleri boşa çıkarmaya çalışanları, o çabalara köstek olanları, yıkıcı ve yaralayıcı hareketlerde bulunanları da sizin huzurunuzda tarihe havale ediyorum.
On yıl önce gönüllü, yardımsever, dürüst, emekçi ve namuslu insanların birliğinde doğan bu dernek;
Göpsen’e, yol ve su oldu, cem evinin tamamlanmasına, morg yapımına, mezarlık düzenlemesine ve ağaçlandırılmasına, köydeki çeşmelerin tamir edilmesine önderlik ve öncülük yaptı...
Kimsesizlere, hastalara, engellilere, yoksullara, öğrencilere uzanan el, yardım götüren kervan oldu. “Veren el ile alan el” arasında köprü, yoksulların dili ve sesi oldu. Dul ve yetime kol ve kanat olmaya çalıştı.
Kısaca; Yol olduk yerlere serildik, su olduk boğazlara ve derelere aktık, ağaç olduk yeşerdik-meyve verdik, çeşme olduk, duvara sıva, cemevine resim, engelliğe araba, yoksula çare, dula destek, öğrenciye giyim, kitap-defter-kalem, hastaya ilaç olduk...
Ama, “bir olamadık, diri olamadık”, “orman olamadık, özgür ve kardeşçesine bir yaşam”da buluşamadık...
Daha olamadığımız ya da yapamadığımız başka şeylerde var; örneğin:
Soyumuz Kürt, Kürt olamadık, kökenimiz alevi, alevi olamadık, sol gelenekten geliyoruz, sosyal demokrat olamadığımız gibi, sosyalist ve devrimci hiç olamadık... Ne Göpsenli olabildik, ne de Göpsen’den kopabildik. Kısaca, olamadık, olmadı, olmuyor...
Barış, demokrasi, birliktelik, insan sevgisi, dayanışma ve paylaşım dedik;
Soma’da, Zonguldak’ta, Ermenek’te ölüme gidenlerin sesisini duyamadık... Ölüme giderken, “yukarda açlık, aşağıda ölüm var, aşağıdaki ölüm olasılık, yukardaki açlık ise kesin” diyen emekçininin çığlığını duyamadık, anlayamadık. Ne Geziden önce evlerinden alınan ve zindanlara atılan onca masum insanların çığlıklarını duyabildik, ne hakları için yollara düşen emekçilerin gaza boğulmasını, ne de Gezi Ruhu’nu… anlayabildik. Yaşadığımız yerlerde de aynı ve benzer şeyleri yaşamamamıza nazaran, ne giderek zorlaşan yaşam koşullarını ve pahalılığını sorguladık, ne artan işsizliği, ne de yaşanan haksızlıkların kaynaklarını… Ne buralı olduk yerleştik, ne de bırakıp gidebildik…
“Acılar ve sıkıntılar paylaşıldıkça azalırlar, sevinçler ve mutluluklar paylaşıldıkça çoğalırlar” dedik;
Ne 500 haftadır kayıplarınının katilleri karşısında dimdik duran “Cumartesi Anaları”nın mücedalesinin kaynağı olan özlemi, ne Berkin Elvan, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Medeni Yıldırım, İrfan Tuna, Ahmet Atakan, İsmail Ali Korkmaz... ve diğerlerin analarının acısını paylaştık,. Ne dün Dersim, Halepçe, Sivas, Maraş, Çorum’da, ne de bugün Musul, Kerkük, Filistin, Şengal, Rojova, Kobane’de yaşatılan acıları paylaşabildik.
Ne kızları ve kadınları caniler tarafından elinden alınan anaların çığlığını, ne toz ve dumandan kaybolan çocukların acısını paylaştık, ne de açlıktan ve susuzluktan ölmek üzereyken eline tutuşturulan bir parça ekmek ve bir şişe suyla gözleri parıldayan çocuğun sevincini paylaşabildik.
Ne o, ne de öbürü... olabidik, yapabildik... Keşke olabilseydik, dilerim bundan sonra başarırız.
Tamamen gönüllülük temelinde yapılan dernekçiliğin de, soğukkanlılıkla ve bilinçle yürütülmesi gerekir. Bu yapılmadığı zaman, eğriyle doğru, yalanla gerçek içiçe girer, karar almada ve uygulamalarda kargaşalıklar ortaya çıkar. Yöneticilerin ve üyelerin özgüven ve inanarak işlerini yapmaları, dışardan gelecek eleştirilere açık ve kararlı olmaları gerekliliğini unutmamaları gerekir.
Yöneticilerin azmi ve kararlılığı, üyelerin dayanışma ve paylaşım ruhu, dostların ve yardımseverlerin güveni, derneklerde başarıyı ve uzun süre yaşamayı beraberinde getirir. Ben ve arkadaşlarım bunu yaşadık ve yaşayarak öğrendik ve onuncu yılımızı kutlama onuruna eriştik. Bunun yaşatılması ve sürdürülmesi ise, duyarlı gençlerimize, vefakar üyelerimize, karşılıksız destek sunan dostlarımızın güvenine ve gönüllü insanlara düşmektedir.
Derneğimizin onuncu yılını kutlarken, başından beri yanımızda ve içimizde olan tüm arkadaşlarımızın, dostlarımızın, üyelerimizin ve katkısı olan herkese, bize bu mutluluğu yaşattıkları için, hem kendi adıma hem de yardım elimizi uzatığımız tüm kardeşlerimiz adına (bir kez daha) binlerce kez teşekkür ediyorum. Veren el oldunuz, alan eli görmediniz, görmediğiniz bilmediğiniz ana ve babaların sıkıntılarına ortak oldunuz, yiten canların geride bıraktıkları yakınlarının acılarını paylaştınız. Ayırmadan, kayırmadan, herkesi bir tuttunuz, bu yüce davranışınızdan dolayı da hepinize teşekkür ediyorum, kendinizle gurur duyabilirsiniz...
Yaşasın dayanışma, paylaşım, birliktelik ruhu, yaşasın dostluk, kardeşlik ve özgüven...
Nice ON YILLARA diyor, katıldığınız ve beni dinlemek inceliği gösterdiğiniz için teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum...