1960’lı Yıllardan sonra göç veren ve asimle edilerek kendi özdeğerlerinden uzaklaştırılmak istenen GÖPSENLİLER, yurt içinde ve yurdışında yaşamlarını sürdürebilmek için bugüne kadar mücadale etmiş ve etmeye devam ediyorlar. Kimi zaman anadan-babadan, kimi zaman yavuklusundan ve kimi zaman çocuklarından uzakta yaşamayı bile göze almışlar ve birçok sıkınlar, acılar ve üzüntülere katlanmak zorunda kalmışlardır.
Bugün de, Çorum, Ankara, İzmir, İstanbul gibi şehirlerin yanı sıra, Almanya, Belçıka, Fransa, Hollanda, Danimarka, Avustralya ve Rusya gibi ülkelere dağılmış ve oralarda yaşama tutunmak için bir savaşımın içinde olduklarını biliyoruz. Sevdiklerinden, köyünden ve köylüsünden ayrı bırakılmalarına karşın, kimliklerini, kültürlerini ve geldikleri yerleri unutmamış bir çok emektar insanımızın varlığı ve bunların bireysel olarak çevrelerine yaptıkları küçümsenmeyek, azımsanmayacak ve inkarı olası olmayan emeklerdir.
Bu “bireysel emeklerin” çevre insanına katkılarının yanısıra, bilinçli ve düzenli yapılmayan ve sadece “feodal ilişkilere dayalı” olarak yapılan yardımların da (küçümsenmeyek kadar büyük olmalarına karşın), insanımızın sadece bireysel günlük yarasına merhem olmuş, ama eğitimine, sağlığına ve yaşam standartına etki yapacak bir düzeyde olmadığı için sadaka gibi görülmüş ve zamanlada küçümsenir hale gelmiştir. 80’li Yılların başında bunu fark eden insanlar, o köyde yaşayan insanların yaşam standartlarının geliştirilmesi amacıyla çalışmalar yapmış, okul, sağlık, yol, su ve elektrik sorunlarına dikkat çekmiş ve bu alanda girişimlerde bulunmuşlardır. (Bu insanlarımızın emekleri de saygıyla anılmalı ve unutulmamalıdır).
Aynı yıllarda ülkede yaşanan acılar ve etkili olan darbe sonuçlarıyla da, tüm yurtta (hatta dünyada) bir “depolitize dönemi” başlamış, çıkarcılık, vurdum duymazlık, aymazlık, rüşvetçilik, liboşculuk, döneklik, sınıfına ve insanına ihanet, sahtekarlık, kandırmacalık ve ihbarcılık adeta olağan birşeyler gibi algılandı ve öğretildi. Bunun nedeni olarakta, insanlar “balık tutmayı değil, hazır balıkları nereden araklayabileceklerini” öğrenmeyi normal bir çabaymış gibi algıladılar ... ve bugüne geldik... Globalleşen, başka bir değimle canavarlaşan kapitalizm, kendi çarkları arasına aldığı bizleri, ya kendine uygun hale getirecekti ya da yok edecekti. İkisinin arasında, orta bir yol şansımızın olmadığını da hissettiriyordu. Bunu farkeden insanlar, daha çok sıkıştırılan kapitalizmin çarkları arasında yok olmamak, emperyalizmin dayattığı kaderciliğe, yokluğa ve yoksulluğa boğun eğmemek için, “birlikte birşeyler yapmalı” düşüncesiyle bir araya geldiler.
İnsanımzın ve köyüzün kaderinin değiştirme sansının, yine köylümüzün ve orada doğup büyüyen ve ya oralıyım diyebilen insanların elinde olduğunun bilinciyle, “birliktelik”, “paylaşım”, “dayanışma” ilkelerine dayalı olarak katılımcılığın ve sorumluluğun ortak algılanabileceği ve herkesin sorunları çözmek için “bende varım” diyebileceği, “ben yerine biz” sloganının çınlayacağı bir anlayış ve düşünce ile “dernekleşmenin” yani “örgütlenmenin” temelleri atıldı ve 2004 sonlarında önce Avrupa’da daha sonra 2005 yılında sırasıyla Çorum ve Melbourne’de derneklerimiz kuruldu. Başından beri, temel düşüncenin örgütlenme olduğu , birliktelik, dayanışma ve paylaşım ilkelerine sadık kalınması, birey yerine, tüzel bir kurumun (ya da kurumların) ön plana çıkması gerektiğininin önemi hep vurgulandı.
Derneklerimizin, birer kurum olarak, YAYLACIKLILARIN sesi, kulağı, gücü olması gerektiği, muhtarlık, köylüsü ve destek verenleri ile bir bütün oluşturmasının gerekleri üzerinde sürekli duruldu. Buna karşın, içimizden birileri bu yapılanmayı, kişisel bir çabaymış ve yapılan tüm işleri kendilerine mal etmek istemeleri ve kendilerini kurumların önüne çıkarmaları (ya da kurumlar üstü görmeleri ya da göstermeleri) hem amaçlarımızı, hem ilkelerimizi hem de derneklerimizi yıpratmış, kurumlarımızı ve amaçlarını anlaşılamaz bir hale getirerek, dernek üyelerimizin, yöneticilerimizin, katkı sağlayanların emeklerine saygısızlıktan da öte, acı bir durum ortaya çıkarmıştır.
Ne yazıkki bu yaşanan olumsuzluklara, dernek katkılarından yararlanan köylülerimiz, öğrencilerimiz, özürlü aileleri, muhtarlığımız, derneklerimizin üyeleri ve yöneticileri, hastalarımız, ... kısaca yanlışları gören herkes seslerini çıkarmamış ve bu yanlışları yapanlara gereken yanıtı vermemişlerdir. Bu da, derneklerimizin katkılarının ve yapılanların iyice anlaşılamaması anlamına gelmektedir.
2004 – 2012 Dönemine bakıldığında, sadece derneklerimizin kurulması ve tüzel birer kişilik almalarından ibaret olmadığını, bu kurumlarla birebir ilişkisi olanlar ve ilgi gösteren herkes tarafından bilinmektedir.
Peki neler oldu, neler değişti dernekleşmeyle birlikte:
Köyümüze yol yapımı su getirilmesi, kanalisazyon ve yolların kilit taşıyla döşenmesi (muhtarlığımızın büzük özveri ve çabaları unutulmamalı)
Cemevinin eksiklerinin tamamlanması, ön yüzününün reklamlardan arındırılması, Pir Sultan Abdal resmiyle mozaiklendirilmesi ve çevre düzenlemesinin yapılması, (özverili yardımseverlerimizin destekleriye)
Yemekhane ve tuvaletlerin yapımı (yardımsever köylülerimiz tarafından)
Morg (yardımsever köylülerimizin büyük katkıları ve dernek desteği),
Mezarlık ve Demirci Baba düzenlemesi (Çorum Derneğimizin büyük özverisi ve yarımseverlerin destekleri), Ağaçlandırma (Çorum Derneğimizin büyük özverisi ve yarımseverlerin destekleri),
Okulumuzun bakımı, onarımı ve açık tutulması için gerekenlerin yapılması,
Okul çocuklarına giyecek ve kırtasiye yardımı (Çorum derneğimiz, Burhan Erşahan ve ÇYDD ile iş birliği),
Sağlık Ocağının bakımı, onarımı, ebe tayini ve açık tutulması girişimleri,
Eğitime katkı amacıyla üniversitede okuyan öğrencilerimize yardım, (üyelerimiz ve yardımsever insanların katkılarıyla)
Özürlülerimize yardım, ayrıca köyümüzdeki ve çevre köylerdeki özürlülerin belirlenmesi, ve onları yaşama kazandırmak için projeler, (Hollanda daki bir iş adamı, WMB ve diğer gönüllü yardımseverlerin destekleriyle)
Hastalarımıza ve ailelerine yardım,
Yoksullarımıza yardım,
Ölen insanların ailelerine yardım,
Düğünlerimize katkı,
Dayanışma ve Paylaşım geceleri ve bunların gelenekselleştirilmesi, bu yolla da insalarımız arasındaki dialogların pekiştirilmesi, iletişim bağlarının kurulmasının sağlanması,
Almanya, Belçıka, Hollanda’nın değişik şehirlerinde köylülerimiz ve üyelerimizle toplantılar, Çorum ve Göpsen’de toplantılar, bilgilendirme çalışmaları ve söyleşiler, Anket ve araştırmalar,
Çorum’ki derneğimizin köyümüzdeki ölümlerle ilgili gelenek haline getirtiği defin-organizasyon çalışmaları,
Köyümüzdeki yardımsever insanların bağış ve hayratlarını doğru yönde kullanmak ve bunları köyümüzün hizmetine kazandırma çalışmaları (örnek: Çeşmeler, Mezarlık düzenlemesi, Morg, Yemekhane, Ağaçlandırmalar, ve ileride hazırlanacak projeler....)
Köyümüzdeki yoksul öğrencilere, muhtarlığa, cemevine ve okulumuza bilgisayar yardımı, (Hollanda Satranç Vakfı) Ve daha birçok etkinlik, güzellik ve para ile satın alınamayacak çok büyük değerler....
Ve en önemlisi PAYLAŞIM DUYGUSU ve bu duygunun verdiği MUTLULUK.....
Bunların tümünün değeri paraya çevrildiğinde, kısa zamanda köyümüz ve insanlarımız için küçümsenmeyecek büyük işler yaptığımızın anlaşılacağını ve bunun için de mutevazi olmadan tüm GÖPSENLİLERİN gururlanması gerektiğine inanıyorum.
Buna göre (bazı ufak tefek giderler hariç), bugüne kadar derneklerimiz aracılıyla sadece köyümüz ve köylümüze yönelik olarak 80.000 € dan fazla bir harcama yapmış olduğumuzu görüyoruz. Bunun içinde, yapılan ağaçlandırma çalışmaları, Yemekhane, Mezarlık Düzenlemesi, derneklerin kurulmasından sonra yardımseverler tarafından yapılan çeşmeler, yirmi adet bilgisayar ve birebir yapılan çalışmalar bulunmamaktadır. Bunları eklediğimiz zaman, bu meblağın yüzbin EURO nun üzerinde olduğunu da belirtmek gerekir. Yukarıda belirtiğimiz eksenbin Euro’nun 22.000,- €’su bağışlardan, 28.000,- €’su üyelerimizin üyelik haklarından (yani aidatlardan), geri kalan kısmı da, gönüllü yardımseverlerin doğrudan yaptıkları harcamalar ve büyük özverilerle yaptığımız etkinliklerden elde edilen gelirlerden karşılanmıştır.
Bu özverili ve karşılıksız katılardan dolayı emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.... Gönül isterdiki, bu hizmetlerden yararlanan her insanımz ve özellikle öğrencilerimiz iki satır yazıyla bu güzellikleri dile getirip, derneklerimizin verdikleri çabaları desteklediklerini (ya da eleştirilerini) belirtip ve yardımsever insanları katkı sunmaya çağırsalardı....
Gençlerimizin depolitize olmadıklarını gösterip, dünya ve ülke koşullarını dile getirip, buna bağlı olarak, dernekleşmenin, birlikteliğin, paylaşımın ve dayanışmanın önemini vurgulayan, ekonomik, politik ve sosyal sorunlara dikkat çekici yazılar yazabilselerdi.
İşte o zaman belki dayanışma ve paylaşım biraz daha anlaşılırdı ve yapılan katkıların yerine ulaştığı duygusu pekişirdi, üyelerimiz ve katkı sunanlar da sevinirlerdi . Son olarak, bu yapılanların ne kadar önemli olduğunun farkında olan insanların nerede olurlarsa olsun, dernek çatısı altında, birlikte hareket edip, olumsuzluklara ve doğru bulmadıkları gelişmeleri eleştirmeleri ve yol gösterici tutum ve davranışları ile dernek yöneticilerine destek olmaları gerektiğine inanıyorum.
Katılımcılığın önemini bilerek dernek yönetimlerinde yer almaları, dernek çalışmalarına aktiv olarak katılmaları, ortak sorunların ve sıkıntıların çözümü için birlikte çalışmalarının önemini kavramaları gerekmektedir. Yönetimlere katılmak istemeyenlerin de üye olmaları ve üyelik haklarından doğan sorumluluklarıyla birlikte insanlıktan doğan sorumluluklarının gereklerini yerine getirmeleri durumunda, daha da güçlenip gelişeceğimizi bilmemiz gerektiği düşüncesindeyim.
Unutulmamalıdır ki, birlikte güç doğabilmesi için, önce bir birlikteliğin oluşturulması gerekir. Bu birlikteliğinde kişisel çıkarlara ve feodal ilişkilere kurban edilmemesi durumunda, daha etkili ve sağilıklı yürüyeceğinin bilincinde olmak gerekir. Herzaman yinelediğimiz gibi, “acılar, sıkıntılar, üzüntüler paylaşıldıkça azalırlar, mutluluklar, sevinçler, güzellikler ve dostluklar paylaşıldıkça çoğalırlar”..... Hayallerimizi genişletip, umutsuzluklara düşmeden, özgüvenimizi pekiştirerek, umut olalım....
Hep birlikte, omuz omuza, haydi paylaşıma, haydi dayanışmaya, haydi güzelliklere, haydi sevgiye, haydi dostluğa, haydi geleceğe, haydi...
Saygılarımızla!
İsmail Özşahin
(AVRUPA - GYDKD)
NOT: Katkı sunan ve destek verenlerin isimlerini, bazı yardımseverlerin isimlerini açıklamak istemedikleri için, diğelerini de unutabileceğim isimler olur korkusuyla yazmadım. Tüm katkı sunanların affına sığınıyor, yeniden herkese ve üyelerimize teşekkürler ediyoruz....