Feminizm, Din ve Cinsellik açısından kadın olmak, ....
Politikada kadın olmak, ...
Kadın olma duyarlılığı ve örgütlülük, ...
Savaşta ve barışta kadın, ...
Dayanışma ve paylaşımda kadın, ...
Göçmen olarak,kadın?
Doğal afetlerde kadın ....
İLGİNÇ BİLGİLER
Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre;
1. Dünyadaki işlerin %66’sı kadınlar tarafından görülüyor.
2. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler.
3. Dünya’daki mal varlığının ise % 1’ine sahipler.
4. Başka bir değişle dünyadaki işlerin % 34’ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyadaki toplam gelirin % 90’ına ve toplam mal varlığının % 99’una sahipler. Türkiye’den Rakamlar ( Milliyet, 8 Mart 2001) 1. Şehirlerde evli kadınların % 18’i, köylerde de % 76’sı eşleri tarafından dövülüyor.
2. Kadınların % 57,7’si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor.
3. Aile içi suçların % 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor. Tarihi ve sonraki gelişmeler.... Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak yolunda verdiği savaşın temsili başlangıcı 8 Mart 1857 yılında Amerika'nın New York kentinde tekstil sektöründe çalışan yüzlerce kadının düşük ücretlerini, uzun çalışma saatlerini ve insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmek için grevler yapması olarak kabul edilmektedir. Bu olaylardan 52 yıl sonra Danimarka'nın Kopenhag şehrinde düzenlenen Kadın Sosyalist Enternasyonal toplantısında 8 Mart 1857 de New York'ta başlayan, kadınların haklarını kazanılması ve kadınların birlikteliği mücadelesinin her yıl Kadın Günü olarak kutlanmasını kararlaştırdılar.
Kadın hakları mücadelesinde 1975 yılı büyük özellik taşıyordu. Uluslararası Kadınlar Yılı olarak kutlandı. Bu yıl etkinlikleri içerisinde Birleşmiş Milletler 8 Mart gününü Dünya Kadın Günüolarak kutlamaya başladı. İki yıl sonra 1977 de, Birleşmiş Milletler genel toplantısında Kadın hakları, uluslararası barış günü olarak kabul edildi.
Bu kabulün altında iki temel neden açıklandı, Dünya barışının korunması, sosyal gelişim için ve temel insan haklarının kullanılması için kadınlarında eşitlik ve kendilerini geliştirmelerine olanak tanınması gereksinimi idi. Kadınlara eşit hakların verilmesinin Dünya barışını güçlendireceği kabul edildi.
Dünya Kadınlar Günü kadınlar açısından çok daha farklı bir gün günümüzde. Kadın haklarının kazanılmasında nerelerden başlandığını ve bugünlere nasıl gelindiğinin hatırlanması içinde özel bir gün. Bir çok gelişmiş ülkede kadın hakları çok ilerlemeler göstermiş olsa da, ülkemizde ve gelişmekte olan ülkelerde kadın hakları ne yazık ki istenen seviyelerden oldukça uzakta. Dünya Kadın Günü dünya kadınları arasında da bir dayanışma ve deneyim değişimi günü.
Dünya Kadınlar Günü ülkemiz içinde de kadın haklarının kazanılması, iyileştirilmesi için konunun gündeme gelmesinde de önemli bir gün. Kadın haklarının ülkemizde kullanımı ne yazık ki homojen bir dağılım göstermiyor. Kazanılan deneyimlerin, tüm ülke sathına yayılması için yılda bir gün olsa da Dünya Kadınlar Günü bizim için ayrı bir önem taşıyor.
Dünya genelinde kadın haklarında son yıllarda meydana gelen artış dahi bir çok gerçeği değiştirebilecek nitelikte değildir. Dünyadaki en fakir insanların büyük bir çoğunluğu kadın, dünyadaki eğitim almamış insanların büyük çoğunluğu yine kadınlar. Kadınlar bugün ülkemizde de erkeklere göre %25 - 50 oranında daha az ücretle çalıştırılmaktadırlar.
Bu gün bir Dünya Kadın Günü olmasını sağlayan tarihteki bazı önemli kilometre taşlarını aşağıda veriyoruz:
1857 New York: kadınlar 12 saatlik günlük çalışma saatine, düşük ücrete karşı yürüyüşler yaptılar. Polis tarafından dağıtıldılar.
1908 New York: 15.000 kadın daha kısa çalışma saati, daha iyi gelir ve oy hakkı için yürüdü. Doğum izni istediler. Kullandıkları slogan "Ekmek ve Gül " idi. Ekmek yaşama güvencesi, karın tokluğunu, gül ise daha kaliteli yaşamı simgeliyordu.
1909 İlk Kadın Günü 28 Şubat ta kutlandı. Avrupa'daki kadınlar da Şubat ayının son pazar gününü Kadın Günü olarak kutladı.
1910 Clara Zetkin isimli bir Alman sosyalist kadın, kadın Sosyalist Enternasyonalinde Dünya Kadınlar Günü olmasını önerdi ve kabul edildi.
1911 Kophenag kararından sonra ilk kez 19 Mart ta Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre de kutlandı. Yüz binlerce kadın ve erkek değişik aktiviteler yaptılar. Oy verme, seçme seçilme hakları yanısıra meslek edinme ve mesleki eğitim görme haklarını istediler.
Bu kutlamalardan 2 hafta sonra Triangel yangınında 140 kadın öldü. Bu olay Amerika çalışma kurallarını büyük ölçüde etkileyen bir yere sahiptir.
1917 Rus kadınlar " ekmek ve barış" için grev yaptılar. Yaşam koşullarının kötülüğünü protesto ettiler. Bu olay 8 Mart ta olmuştur ve daha sonra bütün Avrupa ülkeleri tarafından da kabul görmüştür.
1977 Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kadın Hakları ve Dünya Barışı Günü olarak 8 mart'ı kabul etti.. 8 Mart tüm dünyada Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanıyor. Dünyada en fakir insanların büyük bir çoğunluğu kadın, eğitim almamış insanların büyük çoğunluğu kadın, erkeklere oranla %25-50 düşük ücretle çalışan kadınlar iken, dünya üzerinde her 5 kadından birisinin işkenceye maruz kaldığı bir evrende kadınlar gününü kutluyoruz!
Dünyada durum böyleyken, kendi ülkemizde, Türkiye’mizde kadınların çoğu hala görücü usulüyle evleniyor, 100 kadından 22’si yüksek öğrenim görüyor.
Berdel, başlık parası, töre ve namus cinayetleri, dayak, baskı ve gelenekler kadını hedef almaya devam ediyor.
Evde kadın olmak, ... Kadınlarımızın tanımını, bana göre, en güzel ve tam olarak Nazım Hikmet yapmıştır: “Anamız, avradımız, yârimiz…” Şiirin tamamını:
KADIN Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde
Yatmak içindir.
Kimi der ki kadın yeşil bir
Harman yerinde dokuz zilli
Köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir.
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal
O benim kollarım bacaklarım.
Yavrum, anam, karım, kız kardeşim
Hayat arkadaşımdır. Nazım Hikmet
Kadınlarımızı tanımak...
Bir gün Bulancak’ta rastlarsın onlara; bir başka gün Terme’de. Taşıdıkları şelek, ikiye katlamıştır onları. Karadeniz’in uğultusu, kadınlıklarını çekip almıştır üstlerinden. Şelek kokuyordur, ter kokuyordur tüm yanları. Dilleri çıka çıka alınyazılarının ağırlığını taşıyorlardır.
Sonra Diyarbakır’da, Urfa’da daha yakından görürsün onları. Varıp minderlerinin üstüne oturursun. O konukseverlikler, o insancıl tutumlar birer bayrak gibi çekilir gönül sereninize. Anamızın, bacılarımızın kokuları vardır onların üstlerinde. Onların yaptıklarını, geçmişte analarımız, bacılarımız, köyümüzünn tüm kadınları da yapmıştı: Bu emekçi kadınların, hayvan pisliğinden ürettikleri yakacağın, o ellerle nasıl oluşturulduğuna yakından tanık olursunuz.
Adı ‘tezek’ti bu yakacağın; tanımını da, birileri böyle yazmıştı: “ Kalorisi yoktur, dumanı çoktur, bir çeşit boktur…”
Tezek, bu kadınların ayrılmaz bir parçasıydı.
Tek avuç toprakları yoktu bu kadınların. Onlar ırgattılar; ırgat karıları, rençper karılarıydılar. Maraba karıları bile değillerdi. Maraba, ürüne ortak olurdu. Onlarda bu bile yoktu. Sabah/akşam, toprakla bu denli uğraşmalarının tek nedeni, bir iki dilim kuru ekmek içindi. Ekmek, ‘mübarek’ti onlar için; ‘nimet’ti. Bu nimeti, öpüp alınlarına götürdüklerini, çok görmüşsünüzdür. “Buna da şükür” dediklerini, çok tannık olmuşsunuzdur….
Elleri, parmakları iri iridir bu kadınların; parmaklarının ucu, kaplumbağa başı gibi kirli/yeşildir. Bu kadınların bebeleri, ya analarının sırtlarında bohçalanır; ya da artlarına sıralanır, gözleri açılmamış köpek enikleri gibi. Yaz/kış bu bebeler altabandır; edep yerleri apaçıktır bu yavruların. Bebeler çoklukla kara gözlü, iri gözlüydüler; boyunları bükük, bakışları esrikti bu bebelerin. Bu çaresiz bakışlar, eğri bir hançer gibi otururdu duyarlı insanın yüreğine.
Dilleri kesik, mideleri boştu tümünün; bakışları, midelerinin aynasıydı. Birinde, beşinde, altısında görünüm buydu. Yedisine bastıklarında da durumlarında pek bir değişiklik olmazdı.
Ötelerde okul vardı, ama okula giden yol yoktu. Su yoktu, ışık yoktu. Kara bir çadır gerilmişti bu bebelerin üstüne. Adı bilinmeyen hastalıklar, salyalı aç kurtlar gibi uluyup dururdu bu çadırın yöresinde. Çoğu zaman kurtlara yem olurdu bu bebeler. Direnebilenlerin sayısı çok azdı. Birinci aşamada sağ kalanlar, zaman tüneline girdiklerinde bu kez bir başka kurtla daha yüz yüze gelirlerdi; bu kurdun adı da ‘ağa’ydı. Yaşamın her evresinde ağanın gölgesi, (kentlerde patronun) bu insanların üzerinden gitmedi hiç.
Ağa, şahtı; padişahtı; devletti. Tek buyurgandı o. Devletten ayrı yasaları vardı onun. Yasama, yargı, yürütme onun tekelindeydi. Ötelerde Ankara varmış, iktidar varmış; vız gelir, tırıs giderdi ağa için. Bu böyle sürüp gelmişti hep. Son zamanlardadır ki ağanın tahtı çatırdadı; bu kez değişik güçler o tahtta oturmaya başladı. Emekçi kadınlarımızın oturdukları yer, kendi elleriyle oluşturdukları minderler oldu hep. 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nde bir kadınımız, sokakta doğurup ‘ana’ oldu; 31 kadınımız da tutuklanıp ‘dam’a kondu. Öte yandan, ince parmaklı, zarif yapılı, başı açık, başı örtülü, şık giysili, dudağı boyalı, gözleri rimelli, uzun tırnaklı kadınlar da, o güzelim elleriyle halka karanfiller dağıttırlar....
Madalyonun bir o yüzüne, bir de bu yüzüne bakın; bakın da düşünün, …, utanın biraz…
İşyerinde kadın olmak, ... Dünyada en fakir insanların büyük bir çoğunluğu kadın, eğitim almamış insanların büyük çoğunluğu kadın, erkeklere oranla %25-50 düşük ücretle çalışan kadınlar iken, dünya üzerinde her 5 kadından birisinin işkenceye maruz kaldığı bir evrende kadınlar gününü kutluyoruz!
Kapitalizm kadına baskı, sömürü, sefalet, kölelik savaş ve yıkım getirdi. Ama diğer yandan da gitgide daha çok kadını üretim sürecine sokmakla, kendine karşı verilecek savaşta proletarya için daha güçlü ve daha sağlam bir birliğin ve mücadelenin, kadın ve erkek emekçilerin birlikte mücadelesinin koşullarını yarattı.
“Proletaryanın cinsiyeti yoktur.” Kapitalizmde proleter olarak erkeğe eşitlenen kadın bir sınıf olarak sömürülürken, ezilen cins olma konumunu da tüm ağırlığıyla taşımaya devam etti. Kapitalizm, kadını üretim sürecine sokmakla onun özgürleşmesinin önkoşulların yarattı; ancak mülkiyetin ve sınıfların varlığı koşullarında, en “ileri” burjuva cumhuriyetlerinde bile “özgürlük”, “eşitlik”, “demokrasi”, kadının ezilen bir cins olarak sürmekte olan köleliğini gizleyen bir aldatmaca olarak kaldı yalnızca. Kadınlar erkeklerle calıştıkları işlerde erkek arkadaşlarının aldığı ücretin sadece yarısını alabiliyordu (ve bugün örnek olarak "demokrat" diye bilinen Almanya'da kadınlar erkeklerle calıştıkları aynı iş için erkeklerin aldığı ücretden yüzde 20-30 daha az alıyorlar !) Sokakta kadın olmak, ... Geçtiğimiz haftalarda tecavüz sonucu anne olmuş, bir kadının töre cinayetine kurban gitmesi bir kadın, bir insanolarak çok içimizi sızlattı. Türkiye’nin gerçeği bu işte. Kendi isteği dışında hamile kalmış bir kadının katledilmesi. Suçlunun değil, kurbanın cezalandırılması. Hatta cenazesinin kaldırılmması…
Bu özel günde daha duyarlı olup, tüketim toplumunun kumlara gömdüğü başımızı dışarı çıkarıp daha fazla gerçeklere bakalım.
… kendi ülkemizde, Türkiye’mizde kadınların çoğu hala görücü usulüyle evleniyor, 100 kadından 22’si yüksek öğrenim görüyor.
Berdel, başlık parası, töre ve namus cinayetleri, dayak, baskı ve gelenekler kadını hedef almaya devam ediyor.
Feminizm, Din ve Cinsellik açısından kadın olmak, .... …feminizm kadın sorununu çözmekte kendisinin muhatap alınması gerektiğini belirtmesine rağmen, sistemi değil de erkeği sorunun bir parçası olarak görmesi mücadeleyi muğlaklaştırıyor, yanlış yönlere çeviriyor, verilen mücadelede enerjilerin yanlis yerlerde harcanmasına sebep oluyor.
Haziran 1924'de 3.Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı'nda feminizm ile ilgili çıkan karar şöyleydi : ‚Feminizm bir sapma olarak görülüyor, çünkü kadının özgürlükten yoksun olmasını erkek baskısına bağlıyor. (kaynak :H.Yeşil, Sosyalist Kadın Hareketi İçin, s.25) Tevrat / Incil : (Tanrı Israiloğullarına sesleniyor) :
‚Düşmanlarına karşı cenge çıkacağın ve Allahın Rab onları senin eline vereceği ve onları esir olarak götüreceğin zaman, esirler arasinda bakılışı güzel bir kadın görüp onu arzu eder ve karı olarak kendine almak istersen, o zaman onu evinin içine getireceksin; ve o...senin evinde oturacak ve babasına, anasına tam bir ay ağlıyacak; ve ondan sonra kendisine yaklaşacaksın ve onun kocası olacaksın ve o senin karın olacak."(Tesniye, Bap 21:1-13) İki kadının tanıklığı, bir erkeğin tanıklığına bedeldir’ (Bakara Suresi, ayet 282) ‚Namazı bozan şeyler köpek, eşek ve kadındır’ (Sahih-i Buhari, Hadisler no.440)
Allah’ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü…erkekler kadınlar üzerinde hakimdirler. İyi kadınlar gönülden boyun eğenlerdir.’ (Nisâ Suresi, ayet 34)
Politikada kadın olmak, ... Ve Günümüzde Dünyadaki Parlementolardan Manzaralar:
En çok kadın milletvekilinin olduğu ülke Ruanda
Dünya genelinde kadın milletvekili sayısı hızla artıyor. Ancak bu artışa rağmen kadın vekillerin sayısı erkeklerin yanında hala çok düşük. Birleşmiş Milletler'in açıkladığı son verilere göre, dünya genelinde parlamentolardaki kadın milletvekillerinin oranı yüzde 16 arttı.
En çok kadın milletvekilinin olduğu ülke Ruanda. 138 ülkenin yer aldığı listede Türkiye 127'nci sırada bulunuyor.
Kadın parlamenter sayısındaki yıllara göre artış şöyle:
2001 - yüzde 11.3
2004 - yüzde 15.7
2005 - yüzde 16
Ancak bu artış karşısında bile kadın vekillerin oranı erkeklerle kıyaslandığında çok düşük kalıyor.
2005 yılında dünya genelinde 39 parlamento için seçimler yapıldı ve bin 569 kadın parlamentoya girdi. Parlamentosunda en çok kadın milletvekili bulunduran ülke dünya gündemine iç savaş ve katliamlarla taşınan Afrika ülkesi Ruanda oldu.
Ruanda'da kadın milletvekillerinin oranı neredeyse yüzde 50. Parlamentonun 80 sandalyesinin 39'unda kadınlar oturuyor. İsveç ise yüzde 45'lik oranla kadınların oranının en yüksek olduğu ikinci parlamentoya sahip. Ülkedeki 349 milletvekilinin 158'i kadın.
Üst sıraları Kuzey Avrupa ülkelerinin doldurduğu listede Küba 609 sandalyeli parlamentosundaki 219 kadın vekille 7'nci sırada.
ABD'de kadın vekil oranı ise yüzde 15.2. ABD bu oranla 138 ülkeden oluşan dünya sıralamasında 69'uncu sırada yer alıyor.
550 sandalyeli meclisinin 24'ünde kadın vekillerin oturduğu Türkiye ise listenin 127'nci sırasında bulunuyor.
290 milletvekilinin 12'sinin kadın olduğu İran ise 128'inci sırada. Latin Amerika ülkeleri çıkışta Bu yıl parlamentolarına en çok kadın vekil sokanlar Latin Amerika ülkeleri oldu. Son dönemde ABD karşıtı sol hükümetlerin birer birer iktidara geldiği Latin Amerika'da kadınlar da seslerini yükseltiyor. Kadın vekillerin hiç olmadığı parlamentolar ise şöyle:
Suudi Arabistan
Birleşik Arap Emirlikleri
Nepal
Solomon Adaları
Bahreyn
Kırgızistan
Bu ülkelerin bazılarında kadınların milletvekili seçilmesi yasak. Yasak olmayanlarda ise aktif siyasette önleri açık
Kadın olma duyarlılığı ve örgütlülük, ...
Dünya Emekçi Kadınlar Günü, ülkemizde ve dünyada nasıl bir ehemmiyet ile karşılanıyor, kangren olmuş sorunlara nasıl yaklaşılıyor görüyoruz.
Türkiye’de kadınların TBMM’de temsil oranının 1930’lara kıyasla çok daha düşük olduğunu, erkeklerin iş dünyasında yönetici, kadınların ise çoğunlukla yardımcı konumlarda yer aldığını, 8 milyon kadının okuma yazma dahi bilmediğini düşünürsek, öncelikle eğitime önem verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Bu sağlıklı kuşakların yetişmesi için de önemli, kadının toplumda hak ettiği konumu bulmasında da.
Kadınlar Günü, şu an Türkiye’deve DÜNYADA kutlanacak boyutta değil kanımca, ancak belli konulara eğilinebilir, görmezden geldiklerimizi görebilir, çok sesli olup çözüm üretebiliriz hep birlikte.
Kadının hak ettiği yerde olduğu, eşit olduğu, bilinç düzeyi yükselmiş bir toplumda yetiştiririz umarım evlatlarımızı.
Savaşta ve barışta kadın, ...
1919 yılının 10 Aralık'ında, Kastamonu'da tarihimizin ilk kadın mitingi yapıldı. Miting vatanın işgaline dikkat çekmek için düzenlenmişti. Kadınlar işgale karşı mücadele de kullanılması için değerli takılarını verdiler. Anadolu'nun kadınları, o gün İngiltere ve İtalya kraliçelerine, Fransa Cumhurbaşkanı'nın eşine çektikleri telgrafta şunları söylerler:
"O zalimler kararlarından dönmezler ise, böylece alçakça yaşamaktansa evlatlarımızın kanlarına kanlarımızı karıştırarak erkeklerimizle bir safta dinimiz ve istiklalimiz için öleceğiz."
Libya, Mısır, Tunus, Ortadoğu, ve Emperyalist ülkelerin tutumu….
Dayanışma ve paylaşımda kadın, ... Grev, sendika, parti, dernek,kadın kurululuşları ve yerel çalışmlar...
Göçmen olarak, kadın olmak, ... 2005 yılı verilerine göre, dünya genelinde bulunan göçmen kadınların sayısı yaklaşık olarak 94,5 milyon olup, genel göçmen kitlesinin yüzde 49,6’sını oluşturuyor. Bu oranlar Avrupa’da yüzde 52,8; Asya’da yüzde 45,2; Güney Amerika’da (ABD-Kanada) yüzde 51; Latin Amerika’da yüzde 49,7; Afrika’da yüzde 45,9 ve Okyanus bölgesinde yüzde 51,3 olarak belirlenmiş. Bu veriler kadının toplumsal üretim içerisinde artan rolü bakımından bize somut bir fikir verdiği gibi küresel kapitalist güçler tarafından ucuz iş gücü olarak değerlendirilen göçmen kadınların üretim içerisindeki etki gücünü de ortaya koyuyor.
Doğal afetlerde kadın, .... Japonya, Nükler tehlike, diğer doğal afetler, Avrupa ve Amerika’nın tutumu....